61

5.7K 609 165
                                    

MERCAN'DAN

Artık her şey geride kaldı. Test sürecini tamamladım ve değerim sıfırlandı. Çalışma hayatına tekrardan döndük ama fazlasıyla da yoğunuz. Bu tempo iyi gelmedi desem yalan söylemiş olurum çünkü ikimizin de kafasını iş doldurduğu için kötü düşüncelere fırsat kalmadı. Özellikle Altuğ çok yoğun. Bazen öğle yemeklerini kaçırdığı bile oluyor ve ben bu duruma üzülüyorum. Bu yoğunluk ancak uzman olduğu zaman azalacak ve ona da daha var.

Nesrin abla ile hastanın bize de ikram ettiği hurmadan yerken Altuğ geliyor. Şu an şanslı bir zamanında çünkü hurma yemeyi çok seviyor. Kutuyu alıyorum ve ona uzatıyorum. İçinden bir tane alırken bana gülümsüyor. Doğum yapan kadınlara güç verdiğine inanılıyor. Bu yüzden genelde bize de ikram ediyorlar.

"Sezaryen yapacağımız hasta..." diyor ve dosyayı karıştırıyor bir yandan. Evet ben onu tamamen unuttum. İkimiz birlikte girecektik ama servis bugün çok yoğundu. Hediye de artık olmayınca yetişmekte bir hayli zorlandık.

"Ben onu ameliyathaneye göndermiştim. Hazırlanalım," diyorum ve başını sallıyor. Birlikte odadan çıktığımızda bomboş koridoru fırsat bilerek beni kendine çekiyor elini belime atıp. Başımı koluna yaslıyorum.

"Seni özledim."

"Ben de seni özledim," diyorum hemen o ışık saçan mavi gözlere bakarak. Gülümsüyor ve eğilip yanağıma bir öpücük bırakıyor.

"Akşam yemek için annem çağırdı. Biraz sinirli ve ısrarcıydı." Altuğ ailesine durumumuzu çok geç anlattı. Özellikle ailesi çıldırdı bu duruma. O zaman kendi kabuğumuza çekilmek iyi hissettirmişti ama bugün onlara bunu düzgün bir dille anlatabilir miyiz bilmiyorum.

"Anlatınca anlayacaklardır," diyorum kendim gerilsem bile.

"Annem anlar da ablam çok laf söyleyecek biliyorum. Ben ondan hiçbir şey gizlemem anlatırım ama bu sefer anlatmadım. Kesin kötü hissetmiştir kendini."

"Ameliyattan çıkınca düşünürüz." Başını sallıyor ve birlikte sarmaş dolaş bir şekilde ameliyathanenin hazırlanma bölümüne giriyoruz. Her şey güzel geçiyor ve Altuğ bebeği annesine verdiğinde kendimi mutlu hissediyorum. Evet gün boyu yorulduk belki ama onunla evimize gittiğimizde bu bir nebze kayboluyor. Kendimize harika bir çalışma köşesi oluşturduk. Altuğ ile güzel mobilyalar aldık ve şık bir şekilde dekore ettik. Akşamları belirli saatlerde orada ders çalışıyoruz. Bana su gibi İngilizce öğretmeye kararlı. Seviyem de hiç fena değilmiş öyle söylüyor. Beni teşvik ediyor daha da asılmamı sağlıyor. Hatta bana ingilizce e-kitap okuyabilmem için bir kindle almış. Beni hem şaşırttı hem de mutlu etti. E-kitaba pek sıcak bakmamıştım bu zamana kadar, hep elimde bir kitabı hissetmek daha güzel gelmişti ama onun hediyesi olunca daha farklı bir açıdan baktım. Gözlerimi çok yormuyor ve aslında az çok İngilizce kitap okuyabildiğimi fark edince onu daha da sevdim. Şu aralar hiç elimden düşmüyor ve gece yatmadan önce muhakkak okumaya çalışıyorum ve bilmediğim kelime ve kalıplar için Altuğ'dan yardım alıyorum.

Kapatmaya geçiyor ve son bir adım kaldığında onu durduruyorum. Bugün fazlasıyla yoruldu ve biraz da baba evine gideceğinin stresi içinde. Bu yüzden daha da fazla yorulmasını istemiyorum.

"Ben kapatırım, sen önden çık," diyorum. İlk başta itiraz etmek istiyor ama onu durduruyorum. Biraz kafasını da toplayacak bu sayede.

"Tamam ama geç kalma," diyor elimin çabuk olduğunu o da biliyor. Dikkatli bir şekilde son tabakayı da dikiyorum. Önceki çalıştığım hastane bana bu yönden çok pratik kattı. Kısa sürede bitiriyorum ve solüsyonla silip spanç ve bant yardımıyla yarayı kapatıyorum. Ameliyathaneden çıkıp giyinme odasına giderken Asude Hanımı görüyorum ama o beni görmeden odanın kapısını açıyor ve açık bırakıyor. Bir an köşeye siniyorum. İçeride Altuğ olmalı ve burası erkekler için soyunma odası. Oraya nasıl böyle girebilir?

M&A Bir Veliahtın HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin