"Altuğ derhal dışarıya çıkıyorsun!" Bunu çoktan hak etsem de biraz direnmek istiyorum. levent abinin bu ikinci uyarısı ve ben hâlâ aynı durumdayım. Bu kırmızı işaretli uyarılar kendimi toplamam için verildi aslında ama ben bir türlü dediğini gerçekleştiremiyorum.
"Hocam kal..." Sözümü kesiyor ve çok ciddi bir şekilde yüzüme bakıyor. Streril olmasak üzerime belki daha da gelebilirdi ama bir ameliyatın daha yarısına gelmemiş durumdayız. Başımı sallıyorum ve ameliyathaneyi terk ediyorum. Üzerimdeki steril önlüğü, maskeyi ve boneyi üzerimden yırtarcasına çıkarıp fırlatıyorum. Levent abiye değil bu öfkem. Kendime... Böyle olmaması gerekiyordu çünkü ben doğruyu yaptığıma inanıyordum.
Kendime kuytu bir köşe arıyorum şu anda. Ameliyathanelerin girişinde istediğim gibi bir alan bulup oturuyorum. Düşüncelere dalmış bir şekilde karşıya bakıyorum. Nefes almaya çalışıyorum ama göğsümdeki yumru günden güne artıyor sanki. Bir daha sanki eskisi gibi rahat bir nefes alamayacağımı düşündürüyor hep bana.
Küçük bir çocuk gibi istemediğim olmadı deyip ağlamanın eşiğindeyim şu an. Gerçi hiç elimin tersiyle ittiğim bir şeyi istediğim olmamıştı. Kesinlikle cezamı çekiyor olmalıyım çünkü başka bir açıklaması yok. Selin o gün benim için bir dilekte bulunmuştu ve o dilek bugünlerde gerçekleşmeye devam ediyor. Beni fena çarpıyor ve daha önce deneyimim olmadığı için ne yapacağım konusunda bir şey bilmediğimden etkisi çok büyük oluyor.
Kapının açılması ile bir an irkiliyorum ve onu görünce birden kadere kahkahalarla gülüp tebrik etrmek istiyorum.
"Altuğ?" diyor beni görünce. Kesinlikle anladı üzgün olduğumu çünkü yüzümü derinlemesine inceliyor.
"Sen iyi misin? Ameliyatta olman gerekmiyor muydu?"
"Levent abi beni kovdu," diyorum duygusuz bir sesle. Beni incelemeye devam ediyor. Keşke özlediği için incelese acıdığı için değil.
"Şaşırdım sen onun ameliyatlarını kaçırmak istemezdin. Ne yaptın da attı seni?"
"Bir şey yapmadığım için..." Gözlerimi yüzüne çevirince o inceleyen bakışlarını hemen kaçırıyor. Levent abinin tavsiye ettiği şeyi yapamam. Onun aklını karıştırmama gerek. Onu üzmek en istemediğim olay. Hele ki sevgilisi içerideyken. İçimde hiç bilmediğim maço erkek onu yumruklamak bile istiyor. Dün vizitte bunu yapmaya o kadar yaklaştım ki bir an kendimden ürktüm desem yeridir. Çocuğun ne suçu var ki! Benim yapamadığımı yapıyor işte. Ayağa kalkıyorum ve tam karşısında duruyorum. İçimden bir ses konuşmam için beni içeriden psikolojik olarak sıkıştırıyor. İtiraf etmemem lazım.
"Seni özledim," diyorum kendime hakim olamayarak. İşin nereye gideceği belli ama sanırım görmek de istiyorum.
"Beni mi yoksa alışveriş yapmamı mı? Hatta yemek yapmamı bile özlemiş olabilirsin." Yine o alaycılık üstünde ve bu tavrı beni deli ediyor.
"Seni özledim Mercan." Anlaması için sözcüklerin üstüne basa basa söylüyorum. O lanet gece gözlerimin önüne geliyor. Bizi oyuna getirişleri ve sonra evde olanlar... Onu reddetmem ve evden ayrılması tam bir ay önceydi tüm bunlar. O günden beri bana olan tavrı tamamıyla değişti, artık benden nefret ediyor. Beni sevmiyor başka birine bir şans verdi bile. Ona vermediğim şansın acısını benden kat be kat çıkarıyor.
"Ben seni özlemedim ama. Hem de hiç özlemedim." Bu cümleler o kadar canımı acıtıyor ki... İnsan bir ayda nasıl birinden bu kadar soğuyabilir bilmiyorum. O günü tekrar hatırlıyorum. Bana olan çekingen ama güçlü bakışları sarı peruğu... Tam bir ışığın hanımı olmuştu. Hayatım boyunca asla unutamayacağım o öpüşmemizi de mi bir çırpıda unutmuştu! İçimde deli bir cesaret var. Hatta kariyerimi bile bir kenara atacağım bir cesaret hem de. Kolundan çekiyorum ve bir anlık şaşkınlığının yardımıyla eğiliyorum ve ellerim çenesini kavrarken dudaklarım dudaklarını kavrıyor. Bir an şaşırsa da küçük de olsa bir karşılık verdikten sonra hızlıca geri çekiliyor ve ondan hiç beklemediğim bir şekilde çok sert bir tokat atıyor. O kadar sert ki yüzüm savruluyor.
"Senden nefret ediyorum!" diyor ve ben yüzüm yere bakarken beni tekrar yalnız bırakıyor. Yenilgi ile tekrar yerime otururken aklımda diğer söylemek istediklerim beliriyor. Evet seni çok özledim. Birlikte Lord Of The Rings izleyecek kadar çok özledim hem de. Bir daha asla Arwen'e çok güzel kadın demeyeceğimden emin olabilirsin. Senin tanımınla kaşık surat Arwen diyeceğim ona. Asla bir Eowyn olamayacak.
Herkese merhaba, büyük büyük yazdım belki spoiler sevmeyenler vardır diye ama ben o azınlık olup da seven kişilerdenim. Çünkü daha çok merak ettiriyor bence. Ben de bu tarz bölümler yazmayı seviyorum.
Birkaç hoşlanmadığım detaydan bahsetmek istiyorum.
Lütfen Altuğ ile Levent'i kıyaslamayın!!!!!!!!!
Bunu daha önceki bölüme de yazmıştım ama bölüme direkt geçtiğiniz için görmediniz ve dolayısıyla okumadınız.
Bir an keşke Levent'i dahil etmeseydim diye bile düşündüm. Kurgunun başında hiç böyle bir şey olacağı aklımın ucundan dahi geçmemişti.
Bu kurgu Levent ve Canfeda'nın değil Mercan ve Altuğ'un kurgusu. Artık Levent üzerime yapışıp kalacak kaygısı yaşamaya bile başladım. Oyuncuların bilinen bir rolünün üzerlerine yapışması gibi. Bu yüzden olabildiğince Levent ve Canfeda'nın kurguda çok az olması kararını aldım. Lütfen Levent'in olduğu bölümleri arttır diye yorumlar yapanlar artık lütfen yapmasın.
Levent'in kitabını edinebilir ve canınız istediğinde alıp okuyabilirsiniz özlem gidermek için.
O yüzden Altuğ çocuğumu kimseye yedirtmeyeceğim :) :)
Tahminleriniz varsa buraya yazabilirsiniz.
İyi geceler!
XOXO
ELİF
ŞİMDİ OKUDUĞUN
M&A Bir Veliahtın Hikayesi
RomanceOnu gördüğü ilk günden beri boş hayallere kapıldığını düşünen Mercan yeni işine başladığı gün onu karşısında görünce oldukça şaşırır. Bu platonik aşka bir dur demelidir ama bulunduğu şartlar onu hoşlandığı adama doğru itmeye başlar. Bu noktada artık...