63

5.8K 624 157
                                    

Herkese selammmm!

Uzun süredir pek keyfim yok bölüm yazmaya da pek elim gitmedi yoksa çoktan bölüm atma niyetim vardı ama olmadı. Kısmet bugüneymiş.

Yorumlarınızı okumayı çok özledim. Bana çok iyi gelecek o yüzden çekinmeyin bol bol yorum yapın. Bekliyorum.

OY VER HİKAYENE CAN VER!

Keyifli okumalar!

MERCAN'DAN

Sabahtan beri koşuşturup duruyoruz. Serviste işler o kadar yoğun ki daha yeni oturabiliyoruz sabahtan beri. Hediye olmadığı için durum daha da kötüleşti. Yetişmekte oldukça zorlanıyoruz. Gözlerim bileğime takılıyor. Altuğ sabah çıkmadan önce bileğime büyük harflerle su iç yazdı. Elim şişeme gidiyor ve birkaç yudum içmeye çalışıyorum. Gerçekten haklı şu noktada çünkü yoğunluktan aklınıza su içmek asla gelmiyor. İşin en kötü yanı da baktığımız hastaların çoğu o pislik kadının hastaları. Yani birazdan buraya geleceği anlamına geliyor aynı zamanda.

"Buraya birkaç kişi şart," diyor Mustafa.

"Kesinlikle," deyip onu onaylıyorum. O da bizimle birlikte zaten fazlasıyla çalışıyor.

"Gelir birazdan." Nesrin ablanın sesinden yüzüne bakmasam bile üzgün olduğunu anlayabiliyorum.

"Onlara bir kanıt sunmalıyız. Bu şekilde çalışamayız."

"Mercan yanlış anlamazsan sana bir şey diyeceğim," diyor Mustafa çekinerek. Yüzüne bakıyorum ve devam etmesini istediğimi gösterir şekilde başımı sallıyorum.

"O kadının Altuğ'da gözü var. Bakışları hiç hayra alamet değil. Çekindim günlerdir sana söylemek istiyordum." Yavaşça bir nefes alıyorum. Demek ki insanlar da artık bunun farkında varmaya başlamış. Bu bir yönden elimizi güçlendirir ama sinir olmama engel olmuyor.

"Farkındayım ve lanet olsun ki elimden bir şey gelmiyor. Eğer onu göndermek istiyorsak hep birlikte yapmalıyız." Onlara bakıyorum Mustafa kesinlikle benim yanımda gibi ama Nesrin abla kesinlikle karamsar.

"Çok hastası var. Onu göndermezler," diyor Nesrin abla umutsuz bir sesle.

"Yüz kızartıcı bir şey yaparsa göndermek zorunda kalırlar."

"Bence de," diyor Mustafa beni onaylayarak.

"Kaç senedir bu hastanede çalışıyorum hiç böyle bir durumla karşı karşıya kalmadım." Hepimiz sessizce birbirimize bakıyoruz ve sonra o iğrenç topuklu ayakkabının sesini duyuyoruz. Kendimi nasıl sakin tutabileceğimi bilmiyorum ama tutmak zorundayım. İçeriye girdiğinde ona bakıyorum, yüzünü inceliyorum dalgın bir şekilde. Nihal Hanım kesinlikle haklı. Ondan çok daha gencim ve daha güzelim. Bana karşı ne yaparsa yapsın ne söylerse söylesin hep dik durmalıyım. Ona kendimi gösterdiğimde üzerime gelemeyecek.

"Hastalarımla ilgilendiniz mi?" diyor ve dosyaları alıyor hışımla. Sayfaları tek tek çevirirken kaşları çatılıyor.

"Ne o işiniz yok mu sizin?" diyor yine o üstten bakan alaycı tavırla. Evet yine ben sizden üstünüm konuşmasına başlayacak. Gözüm etrafa kayarken telefonumu cebime koymadığım için kendime lanet okuyorum. Telefonum ileride masanın üzerinde. Birden bir dirsek baskısı hissediyorum. Gözlerim Mustafa'ya kayarken elindeki telefonunu görüyorum. Hemen mesaj uygulamasını açıp Levent abi ile olan konuşmalarını açarken ses kaydetme tuşuna basıyor.

"Tüm işlerimizi bitirdik Asude Hanım ama biz size hesap vermek zorunda değiliz. Ekip arkadaşlığı böyle olmaz," diyor Nesrin abla.

"Ah öyle mi? Benim tüm emirlerimi yerine getirmek zorundasın seni lise mezunu! Madem emir almak istemiyorsun o zaman sen de kıçını kırıp ders çalışıp tıp fakültesini kazanacaktın. Ah canım tabii belki zekan da yetmemiş olabilir." Yumruklarımı sıkıyorum. Sabır diliyorum. Sadece sabır diliyorum. Nesrin ablayı hiç bu kadar sinirli bir halde gördüğümü de hatırlamıyorum. O da kendini tutuyor ve kendini sakinleştirmeye çalışıyor.

M&A Bir Veliahtın HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin