18

8.6K 785 292
                                    

Oy vermeyi, yorum yapmayı unutmayın!

Yeni bölüm sınırı 250 oy ve 250 yorum. 

Keyifli okumalar :)

MERCAN'DAN

Daha fazla olduğum yerde duramıyorum. Bana salak salak bakıyor ama benim şu an yapmak istediğim yanağına okkalı bir tokat patlatmak. Evet haksız bir muamele olabilir ama şu an aynen öyle yapmak istiyorum. Hızlı adımlarla odaya giriyorum ama Nesrin abla var ve yüzümü süzmeye başlıyor. Çok sinirliyim ama dokunsanız ağlayacak bir kıvamdayım da. 

"Mercan iyi misin?" diyor yüzüme bakıp. Yüzümü düzeltmezsem bir şeyler sezebilir

"İyiyim iyiyim annemle konuştum da onu çok özlemişim." diyorum hemen yalan uydurarak. Yüzü bir an yumuşuyor ve bana anlayışla bakıyor. 

"Biraz daha zaman geçsin de onu görmeye gidebilirsin sanırım." Başımı sallıyorum sadece ama içimde kocaman bir ateş yanıyor. Özellikle kalbimin olduğu yerde. Ona olan bu takıntım ne zaman geçecek? Sanki günden güne ona daha da bağlanıyor gibiyim. Bana iyi davranması kesinlikle buna yol açtı. Daha dün birlikte dışarıda yemek yememiz ve o gazete haberi bunu başka bir seviyeye taşıdı ama o aynı Altuğ. Hiç değişmeyecek. Her gördüğü güzel kıza benim olmalı diyebilecek kadar kendini beğenmiş pisliğin teki. 

O veteriner kız aklıma geliyor. Gerçekten güzel bir kız ve düzgün birine de benziyordu. Gerçek şu ki bunu kabullenmek ne kadar zor olursa olsun o kız onun yanına benden daha iyi yakışır. Evet bu iğrenç aşağılık psikolojisine giriyorum hem de iş yerinde. Hala duygularım içimden taşmak için yer arıyor ve ben onları çok zor tutuyorum. 

"Şu dosyaları Levent Hocama götürebilir misin?" diyor ve bana birkaç dosya uzatıyor. Sanki bu benim için bir kurtuluş gibi. Hemen dosyaları alıyorum.

"Tabii ki götürüm." Zoraki bir gülümseme konduruyorum dudaklarıma ve dışarıya çıkıyorum. Hala Mustafa ile orada dikiliyorlar ama Levent abi yok. Onlara da sormak istemiyorum ama mecburum. 

"Mustafa Levent abi nereye gitti?" diyorum Altuğ'a bakmamaya çalışarak ama o direkt bana bakıyor. Hatta o bakışları baya rahatsız edici. 

"Polikliniğe indi sanırım."

"Sağol," diyorum ve ona hiç bakmadan yürümeye başlıyorum. Uzun koridoru yürüyüp nihayet kapıdan çıkıyorum. Artık kendimi bu kadar sıkmama gerek kalmıyor. Hızlıca lavaboya yürüyüp içeriye giriyorum. O kadar kötüyüm ki girer girmez bir damla yaş çoktan gözümden düşüyor. Boş olan bir tuvalete giriyorum ve kapıyı kilitliyorum. Dosyaları kucağımda tutarken klozete oturuyorum. Bu zamana kadar hiçbir erkek için ağlamadım ben. İnsan hiç kendine acıyabilir mi bilmiyorum ama şu an ben kendime acıyorum. Aptallığıma bu kadar zayıf bir kalbe sahip olduğum için kendime çok kızıyorum. Ne bekliyordum ki sanki! Böyle bir şey olacağı başından beri belliydi. Eminim ki o kızla da çıkacak. O zaman nasıl dayanabilirim bilmiyorum. Onunla aynı evde kalmak ağırlığını günden güne hissettirirken bir de onu o kızla evde sarmaş dolaş görürsem ne yaparım. Yok o kadar yüce gönüllü olamam. O an ondan nefret ederim. En azından öyle temenni ediyorum. Düşünmesi bile korkunç. Hatta bu gözyaşlarıma bile yansıyor. Liseli bir ergen gibi daha fazla burada kalamam. Yokluğum hemen fark edilir. Gözlerimi silip ayağa kalkıyorum ve çıkıyorum. Dosyaları koltuk altıma sıkıştırıp yüzümü yıkıyorum birkaç kere. Evet gözlerim hala kızarık ama yapabileceğim bir şey yok. Sıkıştıran olursa anne yalanımı söylerim. Of daha annemi bile arayamadım çünkü cesaret edemedim. Ne diyeceğini asla kestiremiyorum.  Lavabodan çıkıyorum hızla ama Mustafa ile karşı karşıya geliyoruz. Allah kahretsin!

M&A Bir Veliahtın HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin