71

5.7K 597 157
                                    

Herkese merhaba!

Uzun bir ara oldu ama halen oy sınırı dolmamış görünüyor.

Artık kurgu için son birkaç bölüm kaldı ve ben onlardan ayrılmak istemediğim için yazmam biraz zorlaşıyor. 

Bu bölüm 300 yorumu ve 450 oyu rahatlıkla görelim istiyorum.

Keyifli okumalar!

Servis her zamanki gibi hareketli ama personel odası sessiz, kimse yok. Herkes bir yerlere dağılmış ve görevini yerine getiriyor. Yavaşça koltuğa çöküyorum ve düşünmeye başlıyorum. Bundan sonra hayatımızda yeni bir sayfa açılacak. Belki bizi çok zorlayacak ama Altuğ yanımda olduğu için bu konuda korkum yok. Evde not defterlerini karıştırdığım takdirde dokuz aylık bir plan bulacağımı biliyorum çünkü Altuğ detaycı bir yapıya sahip. Sonrası için de planı mutlaka olacaktır ama o planla ben ne kadar uyuşacağım işte o kısım beni korkutuyor. Onunla tartışmak istemiyorum ama tartışacağımızı da biliyorum. Sonuçta herkes aynı düşünemez bir noktada farklı düşüneceğiz.

Kendimi çok yorgun hissediyorum. Başımı koltuğa dayarken uyumak istiyorum. Bundan sonra artık bu değişikliklere ayak uydurmam gerekiyor. Bugün ruhen de yorulduğum için ondan da uykum gelmiş olabilir. Gebelik başlı başına zor bir süreç ve benimki normalden daha zor olacak. Şimdi düşününce biraz korkutucu geliyor. Birçok gebe takip ettim ve sorunlarına da yakından şahit oldum. Diğer kadınlar ilk hamileliklerinde başlarına nelerin geleceğini bilmiyorlar ve yaşayarak öğreniyorlar ama ben mesleğimden ötürü çoğu soruna hakimim. Canfeda ablam bir keresinde Levent abinin bir Jinekolog olarak yanında olmasının gebeliğine rahatlatıcı bir etkisi olduğunu söylemişti. Altuğ tek başına zaten o rahatlatıcı etkiyi veriyor ve bana da sonuna kadar yardımcı olacağını biliyorum.

Dışarıdan gelen ayak seslerini duyunca toparlanıyorum. Sonra o tanıdık sesi duyuyorum. Altuğ, Sevilay ile içeriye adım atıyor. İkisinin de yüzü gergin. Altuğ çok stres yaptığında genelde yüzü böyle görünüyor. Beni görünce yüzü mahcup bir ifadeye bürünüyor.

"Umarım iyi geçmiştir," diyor ve yanıma oturup ellerimi kavrıyor.

"Ben iyiyim bir sorun yok ama sen pek öyle görünmüyorsun," diyorum yüzünü derinlemesine inceleyerek. Bakışlarını kaçırıyor.

"İyi ki buradaymışız evden gelseydim çok geç olabilirdi her şey için."

"Şu an hastan iyi mi?"

"Daha iyi olacak. Şimdi gidebiliriz." Başımı sallıyorum ve bakışlarım bizi izleyen Sevilay'a kayıyor.

"Tebrik ederim Mercan," diyor gülümseyerek.

"Teşekkürler," diyorum ben de ona gülümseyerek. Ona Altuğ söylemiş olsa gerek. O ayağa kalkarken bana elini uzatıyor ve ben de elinden güç alıp kalkıyorum.

"İyi nöbetler," diyorum çıkmadan önce. Altuğ fazla sabırsız duruyor. Odadan çıkıp biraz uzaklaştığımızda hemen söze giriyor.

"Nasıldı?"

"Aslında beklediğim gibi, akla yatkın ya da ona hak verebileceğim şeyler söyleyemedi. Görüşmek istediğini söyledi ama istemediğimi söyledim. Israr etmeye kalkınca da laf anlamayacağını düşünüp kaçtım." Şu an söyleyince yarım kalmış gibi durdu ama pratikte öyle olmayacak.

"Pişman olmuş yani."

"Olmuş ama onu anlayışla karşılamamı da bekliyor. Bir çözümü yok ama benim içim rahatladı. Başından beri haklıydın."

"İşte bu güzel haber," diyor ve gülümsüyor.

"Ağlamadım bile, söz konusu o olunca tavrımı biliyorsun." Biliyorum dercesine başını sallıyor. Asansöre biniyoruz ve bir elini belime atıyor. Birbirimize daha da yakınlaşırken gözlerimiz birleşiyor.

M&A Bir Veliahtın HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin