72

6.8K 617 148
                                    

Herkese merhaba

Uzun bir zaman oldu aslında bölüm çok çok içime sinmedi ama sizi o kadar çok beklettim ki atmak istedim. Bir de yoğun bir dönemdeyim çok az zamanım vardı yazmak için. Bir ara tekrar düzenlerim olmadı.

Oy vermeden ve yorum yapmadan geçmeyin. Şöyle 300 400 yorumları görelim çünkü bu sahneleri okumak için çok beklediniz. Hem bölüm de diğer bölümlerin iki katı uzunluğunda. Satır aralarını yorumsuz bırakmıyorsunuz :)

Yeni bölümde görüşmek üzere.

İnsta kitap hesabım: uzlasilmazwatty

Bu arada Uzlaşılmaz'ı da hesabıma taşıdım. Ona da bakmayı ihmal etmeyin.

Keyifli okumalar!

ALTUĞ'DAN

Ameliyathanenin girişinden girerken yorgun yüzümle karşılaşıyorum. Sabah geç başladığım için oldukça yoğundu ve eve de geç gideceğim kesinleşti. Acilden gelen bir hastayı birazdan opere edeceğim. Bu kadar yorgunken kusursuz bir iş yapmamın gerekmesi de hiç adil değil. Bu durumu sorgulamak bana hiçbir şey kazandırmayacak çünkü düzen böyle.

"Ben de seninle konuşmak için geliyordum." Yüzümü kaldırıyorum ve karşıdan gelen Levent abiyi görüyorum. Evet o tatsız anı konuşacağız maalesef. İnsanlara bu durumu anlamaktan dolayı çok sıkıldım. Sıkıntıyla nefes alıyorum.

"Pek vaktim yok," diyorum çünkü şu an doğru bir zaman değil.

"Beş dakikadan bir şey olmaz. Hastanı gördüm hazır değildi daha." Ben soyunma odasına gidiyorum o da peşimden geliyor.

"Bak sadece takılmak için söylemiştim ve bu kadar rahatsız olduğunu da bana daha önceden göstermemiştin." İnsanlar böyledir sizi sabrınızın sonuna kadar zorlarlar ama zirveye giden o yolu görmezden gelirler. Patlayınca da suçlu siz olursunuz. Gereğinden fazla tahammül insana büyük zararlar verebilir.

"İlk zamanlar insanların yargılamalarına alıştım ama ilerleyen zamanlarda da bu sürerse canımı sıkıyor. Ben kötü bir şey yapmıyorum, kimsenin hayatına karışmıyorum ve onları da yargılamıyorum. Ben de aynı saygıyı karşıdan bekliyorum. Bu tarz küçük düşürücü tepkileri de hak edecek bir şey yapmıyorum. Sen duruyorsun ve Mercan'a sabır diliyorsun. Daha doğmamış çocuklarıma bile laf atıyorsun. Bu adil ya da uygun mu senin için! Gerçekten çok sıkıldım laf anlatmaktan." Artık kendimi tutamıyorum.

"Bu duruma normalden daha fazla takıyorsun." Artık kendimi tutamıyorum.

"Evet takıntılıyım tıpkı senin eşin gibi. Hatırladın mı? Ben de sana sabır dileyeyim mi?" Yüzü aniden sertleşiyor çünkü ben de onu bir nevi bel altından vurmuş oldum ama umurumda değil. Ben onun tanıdığı o küçük çocuk değilim artık.

"Peki... Özür dilerim, bir daha bu konuda sana bir şey söylemeyeceğim." Bu kadar tepki göstereceğimi bilmediği için şu an şaşkın ve geri adım atması da şaşırtıcı değil benim açımdan.

"Mutlu olurum. İzin verirsen artık giyinmem gerekiyor." Başını sallıyor ve dışarıya çıkıyor. Yüzü düşünceli ama umurumda da değil artık. Canfeda benden bile daha kötü vaziyette biriymiş asıl Levent abinin bu durumlarda daha hassas olması gerekir, dalga geçmesi değil... Üzerimi hızlı bir şekilde değiştiriyorum. Bir an önce ameliyatımı bitirmek istiyorum.

Ertesi gün çıkışa yakın bir saatte oldukça bitik bir halde odamdan çıkıp Levent abinin odasına doğru gidiyorum. Dün biraz fazla mı çıkıştım bilmiyorum. Haklıyım ama belki daha ılımlı davranmalıydım. Kapısının önüne gelince kapıya vuruyorum ve içeriye giriyorum. Bana hemen eliyle oturmamı işaret ediyor çünkü bir hastası var. Elimdeki dosyaları dizlerime koyup oturuyorum. Karşısında yirmilerinde duran bir kız var.

M&A Bir Veliahtın HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin