"Hyung. Bırak hastalarla ilgileneyim. Neden beni odaya kitleyip dosya işi veriyorsun? Sıkıldım dosyalara bakmaktan!" Seungmin sabahtan beri oturduğu sandalyeden kalkmış seokjin'in koluna sarılmıştı. "Hyung, lütfen! Gideyim işte. Neden çıkmama izin vermiyorsun?"
Seokjin koluna sarılıp sevimlilik yapan kardeşine üzgün gözlerle baktı. O adam yüzünden kardeşini odaya kapatmıştı. Korkmuştu işte. Tek ailesini kaybetmekten korkmuştu. Ne yapabilirdi başka? Gerçeği söylemeden kardeşini oyalamaya çalışıyordu.
"Seni odaya kilitlemişim gibi konuşma. Kapı açık istersen git! Ayrıca beni onca dosyaya yalnız mı bırakacaksın? Hani yardım edecektin bana?" Duygu sömürüsü yapıyordu. Biliyordu kardeşinin onu kırmayacağını. Sabahta böyle ikna etmişti, şimdi de böyle ikna edeceğine inanıyordu.
"Ama benim işim değil ki. Benim hastalarla ilgilenmem lazım. Zaten yarısı bitti. Kalanını sen yapsan olmaz mı hyung?"
Seungmin'in söylediği bir cümle başına dert açmıştı. Seokjin şimdi bunun üstünden yürüyecekti. "Ne yani, senin işin değil diye hepsini benim üstüme mi yıkacaksın?"
"Hayır tabii ki!" Seungmin oflayarak masanın başına geri dönmüştü. Seokjin de rahat bir nefes vermişti dışarıya. Kardeşini biraz daha oyalıyabildiği için sevinerek sandalyede oturan kardeşinin arkasına geçti. Omuzlarına ellerini koydu. "Teşekkür ederim. Ayrıca şu an bunlara alışman lazım. İleride fazlaca dosya işi çıkacak başına."
Yalan söylüyordu. Doktorlar hemşireler kadar fazla dosyayla uğraşmazlardı. Bu dosyaları da hemşirelerden almıştı sırf kardeşini oyalıyabilmek için. Sadece onu korumaya çalışıyordu kendi çapında.
"Tamam hyung. Git hadi. Beni dosyalarla baş başa bırak."
Seokjin seungmin'in yanağına bir öpücük kondurarak gülümsedi. "O zaman sana kolay gelsin." Seokjin kapıyı açıp çıktığında seungmin'in dosyayı kapatması bir olmuştu.
Abisinin onu oyaladığını biliyordu. Dosyalarla bu kadar uğraşmadığını biliyordu abisinin. Nedenini öğrenmek istiyordu. Abisinin neden böyle yaptığını bilmek istiyordu. Ve bunu abisinden öğrenemeyeceğini de biliyordu.
Sandalyeden kalkarak kapıya gitti ve yavaşça kapıyı açtı. Önce kafasını uzatarak abisinin gidip gitmediğine baktı. Etrafta abisini görmeyince odadan tamamıyla çıktı ve kapıyı kapattı.
Seungmin nereye gideceğini bilemeyerek etrafa bakındı. Sağa mı gitmeliydi, sola mı? Bulması gereken biri vardı ve nereden başlaması gerektiğini bilmiyordu.
Sağa gitmeye karar vererek bahçeye inmek için merdivenlerden indi. Hızlıca etrafta gözlerini gezdirerek sarı saçlı adamı arıyordu. Abisine ne söylediğini öğrenmesi gerekiyordu.
Bahçede göremeyince kafeteryaya bakma kararı aldı. Hızla girişle aynı katta olan kafetaryaya gitti. Aradığı kişiyi burada bulamamıştı ama kardeşini bulmuştu.
Seungmin ne kadar korksa da öğrenmesi gereken bir şey vardı.
Seungmin sarı saçlı gence yaklaştı yavaşça. Yanına gitmek istemiyordu. Ayakları geri geri gidiyordu sanki.
Chan üstüne düşen gölgeyle kafasını kahvesinden kaldırdı. Karşısındaki genci bulmayı beklemiyordu. Minho uyandığından beri yanından ayrılmadığı için seungmin'i görmemişti hiç. Şimdi de neden burada olduğunu merak ediyordu.
Seungmin ise nasıl konuya gireceğini düşünüyordu. Adamın daha adını bile bilmiyordu. "Oturabilir miyim?" Bir yerden başlaması gerektiğini düşünerek oturmak için izin istedi.
Chan gittikçe şaşırırken kafasını salladı. 'Bir daha görüşmek istemeyen kendisinden neden şu an burada?' Diye düşündü chan. Ama çok kısa düşünmüştü çünkü ayağına gelen fırsatı tepmek istemedi.
"Nasılsın seungmin?" Normal bir şekilde başlamanın iyi olacağını düşündü chan. Artık ne kadar normal devam ederse…
"İyiyim, teşekkürler. Ben size bir şey sormak istiyordum." Seungmin ne kadar çabuk konuya girerse o kadar iyi olacağını düşünmüştü ama chan işi biraz uzatacak gibi duruyordu. "Adımı mı soracaktın?" Chan'ın alaycı tavrı seungmin'in pek hoşuna gitmemişti.
"Hayır. Adınızı öğrenmeme gerek yok. Sadece abinizin nerede olduğunu soracaktım." Chan sinirlendiğini hissediyordu. Ne işi vardı abisiyle? Ayrıca adını neden öğrenme gereği duymuyormuş?!
"Neden?" Daha çok ilk söylediği için sorulan bu soruyu es geçti seungmin. "Konuşmam gereken bir konu var."
Chan bu sefer kaşlarını çatmıştı. Arkasına yaslanarak kollarını göğsünde birleştirdi. "Ne konuşacaksın?"
Seungmin chan'ın sinirlendiğini anlamıştı ama neden sinirlendiğini anlamamıştı. "Önemli ve size söylemeyeceğim bir konu."
"Artık şu 'sizi' kaldırsan mı? Adım Chris. Ama sen chan diyebilirsin." Chan siz ekinden sıkıldığını fark etmişti ve kaldırma gereği duydu. Seungmin ise adamın iki isim kullanmasına takılmıştı. "Pekala Chris. Artık bana yerini söyleyecek misin?"
Chan başını hayır anlamında iki yana sallamıştı. Seungmin'i abisinin yanına göndermeye ekti tabii ki. "Ben götüreceğim. Konuşacağın konuyu da yanımda konuşacaksınız." En azından tek göndermeye…
Seungmin başta reddedecek gibi görünsede sonradan kabul etmişti. Bir an önce olanları öğrenmek istiyordu. "Tamam."
"Beni takip et." Chan masadan kalktığında seungmin de peşinden kalkmıştı. Peşinden giderken aklında adamın sırtının ne kadar kaslı olduğunu düşünmüştü.
İyi okumalar~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doktor ve mafya/Skz Bts
FanfictionHastane koridorunda koşuyordu genç. Koridorda ki hastalar ne olduğunu anlamadan genç doktora bakıyorlardı. Genç koridordan sağa döndü ve ulaşmak istediği kapıya ulaştı. Kapıyı açıp hızla girdi odaya. "Jin hyung acil hasta geliyor!" ‼️Fikir bana aitt...