58

686 94 160
                                    

Önceki bölümü okuduğunuzdan emin olun lütfen~

Seungmin'den

"Öhöm!" Sesle gözlerimi sonuna kadar açmıştım. Chan'ı üstümden itmem de saniyesinde gerçekleşmişti. Yataktan destek alarak kalkıp gelen kişiye bakmıştım. Namjoon hyung…

"Ah!" Yanlış tarafa itmiştim sanırım çünkü güm diye bir ses çıkmış, ardından da chan'ın inlemesi gelmişti kulağıma. Yerde uzanan sevgilim kafasını tutarak gelen kişiye söverken kapıya bakması ile susması bir olmuştu.

"Çok yanlış zamanda geldim sanırım." Hyung gözlerini kaçırarak söylediğinde utançtan yerin dibine girmek istedim. Gecenin bu vakti sevgilimin odasına niye geldin ki hyung? Tamam kardeşin de niye yani? NİYE? 

Chan sanki iç sesimi duymuş gibi tercümanım olmuştu. "Gecenin bu saatinde neden geldin hyung?" Chan yerden kalkarak yanıma oturduğunda konuşmuştu. Şu an arkasına saklanmamak için kendimi zor tutuyordum. Resmen öpüşürken basılmıştık bunun utancını üstümden uzun bir süre atabileceğimi zannetmiyorum.

"Bir şey konuşacaktım ama ne olduğunu bile unuttum şu an. Seni bu durumda basacağımı ömrüm boyunca düşünemezdim."

"Bunu sabah konuşmaya ne dersin hyung? Seung bayılacak birazdan." Chan'ın benim ne kadar utandığımı fark etmesine rağmen hâlâ utandırmaya devam etmesine kaşlarımı çattım. Bekle sen. Abinin karşısında bu durumda kalmamızın hıncını kollarından çıkarmazsam ne olayım!

"Ben gideyim. Siz devam edin. Ben hiç gelmemişim gibi." Çıldıracağım şimdi! Tamam hyung. Sen hiç gelmedin. Bizi basmadın. Tamam.

Kapıyı çekerken son kez gamzelerini göstererek konuştuğunda yeri kazıp içine girmek istedim. "Fazla ileri gitmeyin. Seokjin'e açıklama yapamazsınız sonra. Benden söylemesi." Ardından da gitmişti. Göz kırparak…

Kendimi yatağa bırakarak tepindim. "Resmen az önce basıldık. Ahahaha! Bir daha namjoon hyung'un yüzüne asla bakamayacağım." Ben kendi kendime tepinip yatağı yumruklarken birden duyduğum kahkahayla durdum.

"Ne gülüyorsun be!" Kaşlarımı çatıp koluna vurdum. Cidden utanmamdan zevk alıyor! Tabii sana hava hoş!

"O kadar tatlısın ki seni ısırmak istiyorum. Kendini benim gözümden görmen gerekiyor."

"Sus yoksa kolunu ısırırım." Ellerimle yüzümü kapatmadan önce söylediğim şey daha çok gülmesine sebep olmuştu.

"Şu an cidden yemek istiyorum seni." Neşeli sesiyle söylediği sinirlerimi hoplatmıştı. Ben burada neyin derdindeyim chan bey neyin derdinde!

"Şöyle boynundan bir ısırık alsam, ne yaparsın?" Yüzüm ellerimin arasında olduğu için göremiyordum. Haliyle boynuma yaklaşan chan'ı da görememiştim. Hissettiğim sıcak nefesle öylece kalakalmıştım.

"Kokun çok güzel." Burnunu boynumda hissettiğimde ellerimi yüzümden çektim yavaşça. Chan üstüme eğilmiş bir şekilde yüzünü boynuma gömmüştü. Ellerinin belimde olduğunu ise gözlerimi açınca fark etmiştim.

"Portakal gibi kokuyorsun." Evet çünkü duş jelim portakallı. Gereksiz bir bilgi. Burnu tenimde dolaşıyordu o yüzden düzgün düşünemiyorum.

"Ve ben portakalı çok severim." Konuştukça dudakları tenime değiyordu ve ben birazdan bayılacak gibi hissediyordum. Bayılırsam ne olurdu?

Rezillik.

"Evdeki herkes dedektif gibi olmasa boynuna güzel bir iz bırakabilirdim. Maalesef anında anlarlar. Seni zor duruma sokmak istemem." Sonunda üstümden kalktığında uzun süredir tuttuğum nefesimi kesik kesik dışarı bıraktım. Yüzümün kıpkırmızı olduğuna yemin edebilirim.

Doktor ve mafya/Skz Bts Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin