Ter içinde gözlerini açtı chan. Yatakta oturur pozisyonuna geldi. Derin nefes alıp verirken elleriyle yüzünü kapattı. Sakinleşmek için bekledi. Bir süre o şekilde kaldıktan sonra ayağa kalktı ve odasının balkonuna yöneldi. Balkon kapısını açarak çıktığında çıplak ayaklarıyla mermere bastığında titremişti.
Hava karanlıktı. Gecenin soğuk rüzgarının onu üşütmesini umursamıyordu. Elleri demirlikleri sıkarken kafasını eğmişti.
Yine görmüştü. O günü yine görmüştü. O günü hatırladıkça sinirlenirdi kendisine.
Hangi gün mü?
O gün...
*Flash back*
Chan kafasını dinlemek için her zaman gittiği dağ evine gidiyordu. İşlerden yorulduğu, yalnız kalmak istediği zamanlarda giderdi oraya. Yine gidip kafasını dinlemek istiyordu. Daha yirmi yaşında uğraştığı şeyler onu yorabiliyordu. Orası onun kaçış yeriydi.
Boş yolda rahatça hız yapıyordu. Bu saatlerde bu yol boş olurdu. Ama bugün değildi...
Hızlı sürdüğü arabayı ileride gördüğü şeyle yavaşlattı ve yaklaşınca tamamen durdurdu. Hızla arabadan inerek kaza yapmış arabalara koştu.
Bir arabada bir kişi varken diğer arabada üç kişi vardı. Önce tek kişinin olduğu arabadaki kişiyi kontrol ettiğinde öldüğünü görünce diğer arabaya gitti.
Önce sürücüyü kontrol ettiğinde onunda öldüğü gördü. Daha sonra arkada bir hareketlilik gördü. Arka koltukta baygın olan gencin kolunu oynattığını görünce hâlâ yaşadığını anladı ve onu arabadan çıkarmak istedi. Zorlayarak açtı kapıyı. Yüzünde, kollarında ve bacaklarında yaralar vardı. Hayati bir organının zarar görmemiş olmasını umut etti.
Genci çıkaracakken ön koltukta oturan kadının da yaşadığını gördü. Önce genci çıkarıp daha sonra kadını çıkarmayı düşündü ve genci hareket ettirmemeye özen göstererek kucağına aldı. Arabadan uzaklaştırdığı genci asfaltın üzerine bıraktı. Geri döneceği sırada patlama sesiyle kendini gencin üzerine siper etti. Gencin gözlerini hafifçe araladığını gördü bir an. Daha sonra kapanmıştı gencin bilinci.
Sırtına gelen parçaları önemsemeden kafasını çevirip arkasına baktığında arabanın cayır cayır yandığını görmüştü.
Kadının, gencin annesi olduğunu anlaması zor olmamıştı. Bir çocuk ailesiz kalmıştı az önce ve chan buna mani olamamıştı.
Araba yanarken onun yapabilecek bir şeyi olmadığı için genç hâlâ yaşıyorken en azından onu kurtarmak istedi.
Genç için ambulans çağırdıktan sonra oradan biraz uzaklaşarak ambulansın gelmesini beklemişti. Ambulans geldiğinde gencin yaşadığından emin olmak için ambulansı takip etmişti.
Hastanede gencin ameliyattan çıkmasını beklemişti saatlerce. Yaşadığını ve durumunun iyi olduğunu öğrenince daha fazla durmamıştı orada. O giderken bir haykırış kopmuştu hastanede. Geriye dönüp bakmadan uzaklaştı hastaneden. O an abisini görmek istediği için evine dönmüştü.
Evine dönüp abisine sıkıca sarılırken her şeyi anlatmıştı. O gencinde yalnız kalmamasını umut etti.
*flash back end*
Chan kadını kurtaramamıştı oradan. Yıllarca bunun pişmanlığını yaşamıştı. Bazen rüyalarına girer o günü tekrar yaşardı. Aynı az önceki gibi... Şimdi o gencin nerede olduğunu bilmiyordu ama iyi bir hayat yaşaması için dua ediyordu.Neredeyse güneşin doğmak üzere olduğunu görünce odasına geri döndü. Balkonun kapılarını kapatıp banyoya adımlarını çevirdi.
Kısa bir duş alarak belindeki havluyu düzeltirken odasına gitti.Islak saçlarını kurutarak siyah takımını giydi. Daha kimse uyanmadığı için sessiz bir şekilde çıktı evden.
Arabasına binerek rotasını seungmin'in evine çevirdi. Uzaktan izlemek istiyordu onu. Seungmin'in ondan rahatsız olduğunu düşündüğü için uzaktan izliyordu.
Yarım saat sonunda seungmin'in evine geldiğinde arabasını uzağa park ederek kendisi biraz daha yaklaştı.
Saate baktığında altı olduğunu gördü. Seungmin'in kaçta evden çıktığını bilmediği için beklemeye başladı. Daha birkaç saat önce onu görmüş olamasına rağmen özlemişti.
Bir saat orada öylece beklerken sonunda evin kapısı açılmıştı. Görmek istediği kişiyi görmüştü sonunda. İçinde bir huzur oluştu sanki o an chan'ın.
Seungmin'in abisiyle konuşmalarını buradan duyabiliyordu.
"Ya sabah sabah nerden buldun sen o çikolataları? Sabahın köründe yeme şunları!" Chan duyduğu cümle ile seungmin'in elinde ona verdiği çikolataları görünce gülümsedi. Atmadığı için sevinmişti.
Belki de benden o kadar nefret etmiyordur? Diye düşündü.
"Dün aldım. Ayrıca ne varmış sabah yiyorsam? İki tane çikolatadan ölmem merak etme. Ve bunlar benim en sevdiğim çikolatalar bir kere!" Chan seunmin'in sevdiği şeylerden birini daha öğrenmişti az önce.
İkilinin atışa atışa arabaya binmelerini izledi. Onlar uzaklaşırken o da yüzündeki gülümsemeyi silmeden arabasına döndü.
Arabayı çalıştırırken aklına bir fikir gelmişti. Seungmin'e sevdiği çikolatalardan alacaktı. Yeni rotası dün seungmin'in gittiği market olmuştu.Markete geldiğinde seungmin'in en sevdiği çikolatalardan kutularca almıştı. Kasaya elinde kutularla gittiğinde kasiyer şok olmuştu. Sabahın yedisinde kim kutu kutu çikolata alırdı ki?
Chan elinde poşetlerle marketten çıktı. Poşetleri arabanın arka koltuğuna koydu ve bunları seungmin'e nasıl ulaştıracağını düşündü.
Kısa bir düşünme sonrasında postaya vermeye karar verdi. Kendisi gidip vermek isterdi ama dikkat çekmek istemiyordu. Poşetlerin içine bir not bırakmayı unutmamıştı elbette.
Sınavlarımın bitmesi ve chanmin taginde birinci olmanın şerefine kadeh kaldırıyorum🍷
Okuduğunuz için çok teşekkür ederim💛💛💛💛💛
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doktor ve mafya/Skz Bts
Fiksi PenggemarHastane koridorunda koşuyordu genç. Koridorda ki hastalar ne olduğunu anlamadan genç doktora bakıyorlardı. Genç koridordan sağa döndü ve ulaşmak istediği kapıya ulaştı. Kapıyı açıp hızla girdi odaya. "Jin hyung acil hasta geliyor!" ‼️Fikir bana aitt...