60

671 91 73
                                    

Vay be 60 bölüm olmuş. Önceki bölümü okuduğunuzdan emin olun~

"Sorun ne? Neden biri ölmüş gibi bir hava var içeride?" Taehyung kardeşini mutfağa çekmiş neler olduğunu öğrenmeye çalışıyordu. İçerideki matem havası insanı merak ettiriyordu.

"Biri öldü çünkü. Anneleri gibi gördükleri biri." Kafasını kaşıdı sıkıntıyla. Ölüm haberi vermeyi sevmezdi.

Taehyung kafasını eğmiş kardeşini, ensesinden tutarak kendine çekti. Bir eliyle sırtını okşarken ensesinde olan elini saçlarına çıkardı. "Sen iyi misin? Felix ağlarken sen de ağlayacakmış gibi duruyordun."

"Felix'in ağlaması etkiledi beni. Kötü hissettim. Ağlamaması için bir şey yapmak istedim ama elimden hiçbir şey gelmedi. Ağzımı açıp tek kelime bile edemedim." Abisine sarılırken duyguları dile getirmek changbin'i hep rahatlatırdı. Gözleri dolacak gibi olurken son anda aklına gelenle güldü ve geri yolladı yaşları.

"Ama sarıldım ona. Uzun zamandır yapmak istiyordum. Yanlış anlamasın diye yapamıyordum. Kokusunu ilk defa bu kadar yakından aldım. Papatya gibi kokuyor biliyor musun?" Durdu ve kaşlarını çattı. "Bilme zaten! Niye bilesin?" Taehyung kardeşinin birden kıskanç haline bürünmesine kahkaha attı.

"Ne gülüyorsun? Ciddi bir şey konuşuyoruz şurada. Saygılı olur musun biraz?" Abisinin sırtına yumruk attı bir çocuk gibi. Abisinin yanında çocuk oluyordu.

"Gülmüyorum. Papatya gibi kokuyor diyordun." Konuyu tekrar felix'e döndürdü. Yüzündeki gülümsemeyi silmeden kardeşini dinlemeye devam etti.

"Boşuna ayçiçeyim demiyorum ona. Papatya gillerden olmak doğasında var. Jungkook hyung bir türlü izin vermiyor ki onu besleyeyim. Sanki yapraklarını kopartacakmışım gibi davranıyor. Ben onun güneşi olmak istiyorum. O bana bakarken ben onu besleyeyim istiyorum. Akşam olduğunda beni beklesin ben de onu görmek için sabırsızlanayım. Ama biz Apollon ve Clytie gibi olmayalım. Biz birlikte olalım istiyorum."

Changbin içindekileri söyledikten sonra uzaklaştı abisinden. "Çok şey mi istiyorum? Sadece ilk defa birini sevmek istiyorum."

"Tabii ki isteyebilirsin. Sevmek en çok senin hakkın. Ben jungkook'la konuşurum. Size karışmaz bir daha. Sen de açıl artık be! Seviyorsunuz ikinizde. Görünüyor yani. Git söyle. O zaman jungkook'da karışamaz size." Taehyung kardeşinin saçlarını karıştırarak rahatlatmayı amaçlamıştı. Changbin'in ağladığı nadir zamanlar vardı ve o zamanın şimdi olmasını istemiyordu.

"Tamam. Şimdi söyleyemem. Birkaç gün içinde söyleyeceğim." Changbin küçük tebessümüyle konuştuğunda birazdan o tebessümün gideceğini bilmiyordu.

"Hiçbir zaman söylemeyeceksin." Ortamda duyulan farklı sesle gelen kişiye baktılar. Sesinden kim olduğunu anlasalar da bakmışlardı.

Jungkook kolları göğsüne bağlı kapı pervazına sırtını yaslamış duruyordu. Uzun zamandır orada olduğunu belli ediyordu.

"Ne zamandan beri oradasın sen?" Taehyung elini tezgaha yaslamış jungkook'a bakıyordu. Olası bir kavgaya hazırdı. Jungkook'un cümlesini duyduğunda anlamıştı kavga edeceklerini.

"Hmm 'felix'in ağlaması etkiledi beni' kısmından..." Kapıdan uzaklaşarak ikilinin karşısında durdu. "...sonuna kadar."

"Hyung…" Changbin konuşacakken elini kaldırarak susturdu jungkook. "Sussan iyi edersin. Sinirlerim bozuk zaten."

"Ama hyung bir dinl-"

"Sus dedim. Şimdi söyleyeceklerimi iyice dinle." Jungkook bütün odağını changbin'e verdi.

"Bunu abinle defalarca kez konuştuk. Felix'in kırılgan bir yapısı var. Senin takılmayacağın bir olaya o saatlerce ağlayabilir. Küçücük bir kelime bile onu üzebilir. Kimseye güvenmez ama güvendimi de koşulsuz güvenir. Kimseye dokunamaz çünkü insanlardan korkar. Sayılı dokunabildiği insan vardır. Onlar da güvendiği kişilerdir. Sana dokunuyor çünkü sana güveniyor. Ona zarar vermeyeceğini ve üzmeyeceğine inanıyor ama ben inanmıyorum. Sana güvenmiyorum." Changbin duyduğu cümlelerin ağırlığıyla başını eğdi.

Changbin'in başını eğmesi jungkook'u durdurmadı. Söyleyeceği çok şey vardı. "Senin kardeşimi üzmeyeceğine inanmıyorum. Elbet ki kavga edeceğiniz zamanlar olur. O zaman kullandığın tek bir cümle onu üzebilir. Sen geleceği düşünmeden hareket ediyor olabilirsin ama ben 5 yıl sonrasınıda düşünüyorum. Şimdi her şey size güzel geliyor olabilir ama bu hep böyle devam etmeyecek. Zaman geçecek, siz değişeceksiniz, sevginiz değişecek. O zaman kavga edip ayrılacağınıza şimdi hiç birlikte olmadan, o sana bağlanmadan ayrılın ki ikiniz de mutsuz olmayın. Şimdi sadece hoşlantıyken bırak gitsin. Güneş ayçiçeği olmadan yaşayabilir fakat ayçiçeği güneşsiz yaşayamaz."

"Haklısın hyung. Her kelimesinde haklısın." Changbin kafasını kaldırıp kararlı ifadesiyle jungkook'a baktı.

"Ama haksız olduğun bir yer var. Benim duygularım basit bir hoşlantıdan ibaret değil. Ben felix'e çoktan aşık oldum. Onu öylece bırakamam. Sen bana güvenmiyor olabilirsin ama felix bana güveniyorsa senin güvenmemen önemli değil. Eğer bize müsade etsen zaten göreceksin onu üzmeyeceğimi. Birbirimizi tanımamıza izin versen onun nelere üzüldüğünü bilir ona göre davranırım. Felix senin için önemliyse, benim içinde öyle. Sen felix'i düşünüyorsan, ben de onu düşünüyorum." Durup derin bir nefes aldı. Jungkook'un kasılmış çenesinden sinirlendiğini anlıyordu.

Changbin'in durmasıyla jungkook konuştu. "Sen durumun ciddiyetini kavrayamıyorsun sanırım. Her şeyi geç şimdi. Birliktesiniz ve hiç kavga etmediniz hiç üzülmediniz falan. Peki sen bir gün öldüğünde ne olacak? Sen ne iş yaptığını unutuyorsun sanırım. Mafyasın sen aptal! Her çatışmadan sağ çıkacağını mı zannediyorsun? Hadi onu da geçtim. Ya düşmanların felix'e bir şey yaparsa? Bunu da mı düşünmüyorsun?! Sonsuza kadar mutlu mesut yaşayacağınızı mı zannediyorsun?!"

Jungkook sesini yükselttiğinde daha fazla sessiz kalmadı taehyung.

"Sen felix'i yanında tutarak mutlu mesut yaşayacağınıza inanıyor musun peki?" Taehyung'un konuşmasıyla durdu jungkook.

"Felix'i dünyaya karşı kapatarak koruyamazsın. Kime güvenip güvenmeyeceğini sosyalleşerek anlayacak. Çocuklar düşe kalka büyür."

"Onun agorafobisi var!" Jungkook'un bağırmasıyla ikili durdu. "İnsanlardan korkuyor. Kalabalıkda geriliyor. Evden dışarı çıkmaya korkuyor. Kimseye güvenmiyor çünkü travması var. Çocuklar düşe kalka büyür ama o düşerse kalkamaz." Jungkook'un gözünden bir yaş düşmüştü. Kimseye anlatmazlardı. Felix gizlemek isterdi çünkü.

"Biz bilmiyorduk." Taehyung üzgünce söylemişti.

"Kimse bilmiyor. Seni son kez uyarıyorum changbin. Felix'den uzak dur. Belki onu sonsuza kadar yanımda tutamam ama yanımda olduğu müddetçe güvende olacaksa tutabildiğim sürece tutarım." Son sözü bu olmuştu. Arkasını dönüp gitmişti mutfaktan. Arkasında bir kafası karışık bir de ayçiçeğini bırakmak istemeyen iki kişi bırakmıştı.

Jungkook'a sövmeyin sakın. Haklı sebepleri var gördüğünüz gibi.

Sınır: 60

Doktor ve mafya/Skz Bts Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin