33

837 97 19
                                    

Önceki bölümü okuduğunuzdan emin olun~

"Teşekkür ederim." Seokjin beklemediği teşekkürle şaşırırken kapının açılmasıyla oraya döndüğünde gördüğü kişiyle ne yapacağını bilememişti. 

"Hyung?"

Seokjin kardeşinin konuşmasıyla girdiği şoktan çıkarak dip dibe olduğu gençten uzaklaştı.

"Seungmin…" seokjin kısık sesiyle tek bir şey söyleyerek ağzını kapatmıştı. Ne söyleyebilirdi ki? Belki sadece fazla yakın duruyorlardı ama sorun bu değildi. Seokjin'in günlerdir bu kadar uzak durmaya çalıştığı adamla dip dibe durması sorundu.

"Hyung, ne oluyor?" Seungmin şaşkınlıkla sorduğunda seokjin cevap verememişti.

İki kardeş birbirine bakarken namjoon araya girmişti. "Bir şey olmuyor. Doktor Jin'le minho hakkında konuşuyorduk."

Namjoon seokjin'e bakarak onaylaması için kaşlarını kaldırmıştı. Seokjin de anlayarak onaylamıştı. "Evet. Bay Lee hakkında konuşuyorduk."

Seungmin kaşlarını çatarak içeri girmişti. Kapıda arkasından giren kişiyle bu sefer namjoon şaşırmıştı. Seokjin de ne olduğunu anlamazken seungmin kısa bir açıklama yapma gereği duydu. "Şey biz konuşacaktık da o yüzden buraya gelmiştik boş olur diye."

Seokjin kaşlarını çatarken, namjoon bir açıklamada jeongin'den bekliyordu. Bu ikiliyi yan yana görmemişti daha önce ve haliyle bir açıklama bekliyordu.

"Hyung sonra anlatsam?" Namjoon'un sert bakışlarına karşılık jeongin yumuşak bakıyordu.

"Peki. Siz burada konuşun, biz bahçede konuşuruz." Namjoon seokjin'in karşı çıkmasına izin vermeyerek bileğinden tutarak çekiştirdi. Seokjin de beklemediği hareketle karşı çıkamayarak namjoon tarafından sürüklendi.

Onlar dışarı çıkarken seungmin jeongin'e dönerek gülümsedi ve sandalyeyi göstererek konuştu. "Otur lütfen."

Jeongin, seungmin'in gösterdiği yere oturarak gergince ellerini önünde birleştirdi. Seungmin'de jeongin'in karşısındaki sandalyeye oturarak konuşmasını bekledi.

"Ben aslında…" utananarak bakışlarını odada gezdirdi. Aslında yapacağı şey basit bir arkadaşlık teklifiydi ama o fazla utangaç bir insandı.

"...arkadaş olmak istiyordum." Kısık sesiyle söylediği cümle seungmin'i gülümsetmişti.

"Bunun için mi bu kadar kıvranıyorsun?" Seungmin'in gülerek söylediği şey jeongin'i biraz da olsa sakinleştirmişti.

"Ben pek insanlarla anlaşamam da…" Elini ensesine atarken bakışlarını seungmin'e çevirmişti. "Ee ne diyorsun? Arkadaş olabilir miyiz?"

Seungmin düşünüyormuş gibi bir elini saçlarına atarak karıştırdı. "Bilemiyorum." Jeongin aldığı cevapla kafasını yere çevirdi. Daha sonra ise duyduğu gülme sesiyle kafasını kaldırdı.

Seungmin gülerken konuştu. "Oluruz. Senin gibi sevimli biriyle arkadaş olmayı çok isterim." Jeongin de sonunda gerginliğini üstünden tamamen atarak gülümsedi.

"O zaman mesaim başlamadan bir kahve içmeye ne dersin? Daha iyi tanışmış oluruz hem." Seungmin'in sunduğu teklifi jeongin kafasını sallayarak onayladı.

Kahvelerini alarak çatıya çıktı ikili. Nelerden hoşlandıklarını, ne tarz müzik dinlediklerini, nasıl filimleri sevdikleri hakkında konuştular. Bir süre konuşan ikili konuşmaya o kadar çok dalmışlardı ki gelen kişiyi duymamışlardı.

"İ.n?" Jeongin duyduğu sesle kafasını çevirdi.

"Hyung, ne arıyorsun burada?" Jeongin şaşkınca sorusunu sorarken bir cevap alamamıştı.

"Asıl sen ne arıyorsun burada? Hem de seungmin ile birlikte?"

Seungmin başlarında dikilen gence bakarak konuştu. "Neden battı sana bizim birlikte olmamız? Seni bağlayan şey ne?"

Seungmin'in sert sözleri genci güldürdü. "Bir şey demedim canım. Şaşırdım sadece."

Jeongin ikili arasında geçen konuşmayı bölerek sordu. "Siz tanışıyor musunuz?"

"Evet! Hem de ilk burada tanıştık." Chan seungmin ile ilk konuşmalarını hatırlayarak gamzeleri görünecek şekilde gülümserken seungmin yüzünü buruşturdu.

"Peki siz?" Chan sorusuna cevap beklerken ayakta durmaktan sıkılarak ikilinin karşısına oturdu.

"Bugün tanıştık ve arkadaş olduk." Jeongin sevinçle konuştu.  "Arkadaş?" Jeongin'in hiç arkadaşı olmadığı için şaşırdı chan.

"Ne oldu? Neden şaşırdın bu kadar?"

"Jeongin'in daha önce hiç arkadaşı yoktu. Yani bize hiç anlatmazdı arkadaşlarını." Chan jeongin'e bakarken, seungmin de bakmıştı.

Jeongin okula gittiği zamanlarda kimseyle konuşmazdı. Sınıfında hep dışlanırdı ama abilerine anlatmazdı. Onlarda jeongin anlatmadığı sürece üstüne gitmezdi.

"Neden hiç arkadaş edinmedin jeongin? Benimle ilk sen konuştun."

"Onlarlada konuşmaya çalışmıştım ama beni duymadılar. Belki de duymak istemediler. Bilmiyorum." Jeongin'in düşen yüzü seungmin ve chan'ı üzmüştü.

"Hey üzülme! Artık ben varım. Ben seni hep duyarım." Jeongin seungmin'e döndüğünde gülümseyen yüz ile o da gülümsemişti.

Chan ikiliye bakarken kıskanmadan edememişti. Seungmin chan'a hiç böyle gülümsememişti. İçten içe chan'da seungmin ile böyle olmak istemişti. Emindi seungmin'den hoşlandığına. Chan'ın seungmin'e olan bakışları, jeongin'in dikkatini çekmişti.

"Hyung, hâla söylemedin neden burada olduğunu?" Jeongin konuyu dağıtarak gergin ortamı yumuşatmak çalıştı.

"Hava almak istedim." Kısa cevabı jeongin'e diyecek bir şey bırakmadı. Sessizce önüne dönüp manzaraya baktı. Bir süre sessizce oturdu üçlü. Üçününde aklında farklı şeyler vardı.

Jeongin, hyunjin'le daha yakın olabilmek için seungmin ile arkadaş olmuştu. Kendini seungmin'i kullanıyormuş gibi hissediyordu ama başka çaresi yoktu. Seungmin ile hyunjin'in yakın olduğunu görmüştü. Hyunjin'e kendini açıklamak zorundaydı. Hyunjin ondan uzak durduğu için bir şeyler yapmalıydı ve çözümü bu şekilde yapmakta bulmuştu. Elbette ki seungmin'le de iyi anlaşacak ve onla sadece hyunjin için arkadaş olmayacaktı. Seungmin'i sevmişti ve onunla gerçekten arkadaş olacaktı.

Jeongin kendini avuturken chan seungmin'e gerçeği nasıl söyleyeceğini düşünüyordu. Seungmin başka birinden duymadan kendisi açıklamalıydı mafya olduğunu. Kimseden duymayacaktı elbette. Sonuçta kimse bilmiyor değil mi?

Chan  düşüncelerinin arasında boğulurken seungmin'in arada ona baktığını fark etmemişti bile. Seungmin chan'dan kaçmaya çalıştıkça daha fazla yaklaşıyordu farkında olmadan. Karşısında düşüncelerinde kaybolmuş adama bakmadan duramıyor baktıkça dünkü konuşmaları aklına geliyordu.

Düşüncelerinde kaybolan gençleri kurtaran seungmin'in telefonu olmuştu. Seungmin cebinden çıkardığı telefonuna baktığında hyunjin'in aradığını görerek telefonu cevapladı.

"Efendim, hyung?"

"..."

"Tamam geliyorum."

Seungmin'in konuşmasını dinleyen ikili, seungmin'in ayağa kalkmasıyla kalkmışlardı.

"Benim gitmem gerekiyor." Jeongin'e bakıp gülümsedi. "Bugün nöbetteyim o yüzden akşam burada olursan konuşuruz, olur mu?"

Jeongin de kafasını sallayarak onayladı. "Görüşürüz, seungmin."

"Görüşürüz, jeongin."

Chan'a bakmadan jeongin'le vedalaşarak çatıdan ayrıldı. Chan da jeongin'e dönüp tek kaşını kaldırdı. "Anlat bakalım küçük tilki. Neler oluyor?"

Öptüm yanacıklarınızdan canlarım😚

Doktor ve mafya/Skz Bts Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin