67

492 78 31
                                    

Sıcak sıcak bir bölüm şimdi yazdım kontrol ettim yayınlıyorum

Jisung'dan

Saatlerdir tek kaldığım korkutucu odada bir an önce beni kurtarmaları için dua ediyordum. Küçük bir penceresi vardı odanın ve güneşin battığını anlamamı sağlıyordu. Tahminim 8-9 saattir burada olduğumdu.

Bileklerimde bağlı olan ip canımı acıtıyordu. Yine de vazgeçmeden ipi çözmek için sürekli ellerimi hareket ettiriyordum. İp bir türlü gevşemiyordu. Nasıl bağladıysa hayvanlar!

Beni kontrole arada bir gelip gidiyorlardı. Kapının önünde duran kimse yoktu. Kapı açıldığında dışarı bakıyordum ve kapının önünde bekleyen kimsenin olmadığını görmüştüm. Tahminim bir ormanlık alanda olduğumuzdan yanaydı çünkü dışardan baykuş sesi gelmişti. Mantıken kaçırdığın birini şehrin göbeğinde tutmazsın zaten. O kadar aptal değillerdir herhalde.

Bir şekilde buradan kaçmam gerekiyor. Nasıl yapacağımı ise bilmiyorum. Dışarıda kaç kişi var bilmiyorum. İpleri bile çözemiyorken nasıl kaçabilirim ki?

Umutsuzca ipleri gevşetmeye çalışmaya devam ediyordum. "Çözül artık. Çıldıracağım birazdan." Kendi kendime söylenmemi ihmal etmezken kapının açılmasıyla durdum.

"Hi sungie~ ne yapıyorsun?" İsmini bilmediğim adam içeri girdiği gibi karşıma dikilmişti.

Göz devirmekten kendimi alamazken alayla cevapladım. "Dans ediyorum(!)"

"Ne güzel! Sıkılmıyorsun yani?" Kenarda duran sandalyeyi alıp önüme koyup oturdu.

"Aynen sıkılmıyorum." Yine bir göz devirme daha.

"Şimdi ben buraya neden geldim?" Arkasına yaslanıp bacak bacak üstüne attığında aklıma namjoon hyung gelmişti. Şu hareket onda çok daha iyi duruyordu. Namjoon hyung çok daha tehlikeli duruyordu bu hareketi yaptığında. Bu adamda sadece iğreti duruyordu.

"O kadar merak etmiyorum ki." Neden burada olduğumu söylemeyecek kesin. O yüzden merak etmiyorum.

"Ediyorsun."

"Etmiyorum."

"Ediyorsun."

"Etmiyorum."

"Ediyorsun."

"Ediyorum."

"Etmiyorsun." Güldüğümde dediği şeyi fark etmişti.

"Pekala. Beni kandırdın. Manipülatif bir kişiliğin var gibi."

"Nerden anladın ya? Oldukça iyi sakladım aslında." Onunla alay ediyordum ama o anlamıyordu.

"Anlarım ben." Ya da o da bana ayak uyduruyordu. "O zaman asıl konuya geliyorum."

"Gel bakalım." Şu konuşma bir an önce bitsin.

"Neden burada olduğunu azıcık anlamışsındır."

"Hım hım." Kafamı sallayarak onayladım. "İntikam peşindesin galiba?"

"Aynı zamanda zekisin de. Sevdim ben seni ya. Hiç öldürmeyelim biz seni. Arada böyle konuşuruz."

"Sen beni öldürmezsin de bakalım benimkiler seni öldürmez mi?" Kendimden emin bir şekilde söylemiştim ama aslında emin değildim. Beni arıyorlar mıydı ki? Ne yapıyorlardır?

"Seninkiler çoktan seni aramaya başlamışlar." İçimden geçen sorularımı cevaplamıştı. "Leeknow seni göremeyince koşa koşa dışarlarda seni aradı. En son ağlıyordu. Sonra ne oldu bilmiyorum. Adamlar seninkinin ağladığını söylediklerinde geri dönmelerini söyledim. Fotoğrafını görmek ister misin?" Ceketinin iç cebinden telefonunu çıkarıp bir şeylere bastıktan sonra ekranı bana döndürdü.

Doktor ve mafya/Skz Bts Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin