Her oyunun bir kuralı olduğunu, içine dahil olduğum düzende bir cehennem inşa ederken, her aşama için kural belirlemek zorunda kaldığımda öğrenmiştim. Kapıyı aralayıp içine dahil ettiğim herkes için bir son belirlemiştim.
Cezayı veren ben değildim. Ben, ceza alması gerekenlerin yürüyeceği yolu belirleyen kişiydim.
"Karaoğlu," dedi cehennemin kapısından çoktan içeri girmeye gönüllü olan Aleksandr. "Ben Türkiye'yi en son ziyaret ettiğimde, ismini duymuştum. O zaman sadece bir mekânın vardı." Bozuk türkçesini daha beter bir duruma getiren rus aksanıydı. Sadece bir mekânla tanındığımı vurgulaması, karanlıkta yeni olduğumun altını çizmek içindi.
"Ama ben senin ismini duymadım," derken akıcı bir rusçayla karşılık verdim. "Moskova'da iş yaptığım isimler var. Çalıştığım insanları özenle seçerim. Ve senden önce önüme koyulan başka isimler vardı." Onu daha fazla zorlamadan rusça konuşması için açık bir kapı bırakmıştım. Sarının solgun rengindeki kaşları gerginliğini belli edecek bir şekilde birbirine yakınlaştığında, tam aksine yüzündeki ifadeyi sabit tutmuştu. İtibarını koruma içgüdüsü. Onun kim olduğunu biliyordum. Buraya neden geldiğini de. Bu yüzden, "Dost olmaya mı düşman olmaya mı geldin?" diye sormam sadece formaliteydi.
Güldü. "Bir sorum vardı. Cevabımı aldım. Bu kadar kısa bir sürede böyle büyük bir güce nasıl ulaştığını artık görebiliyorum. Karanlık arkanda çünkü elinde mutlaka gizli bir kart var değil mi? Bu yüzden güçlüsün?" Cebinden çıkardığı sigarası, rus aksanını sonunda kullanıyor olmasının rahatlığındandı.
"Birilerinin benim arkama saklanması beni güçlü yapmaz. Ama peşime takılmak güvende hissetmelerini sağlıyorsa, evet, buna güç diyebiliriz."
Geriye doğru yaslandığımda, sigarasından çıkan duman yüzünden sıkıntılı bir soluk aldım. Toplantı bittiğinde, kısa bir duş almam gerekiyordu. Eve her döndüğümde bana sarılmayı seven bir kadın vardı. Ve bu bazı sorumlulukları gönüllü kabul etmemi sağlamıştı. Mesela üzerimde böyle bir zehrin kokusunu o eve taşımamalıydım. Hayır, sadece o kadına.
"Dostum," dedi cevabını bildiğim bir soruyu yanıtlayarak. "Seninle iş yapmak için burada olduğumu anlamışsındır. Gözlerin, bunu çoktan anladığını gösteriyor Karaoğlu."
Dudaklarıma varla yok arası bir gülümseme zorlarken, dudadığımın kenarını kaşıyarak bunu gizledim. Beni istediğim şekilde okuması için ona açık bir alan bıraktığımı göremiyordu. "Bu kapıdan giren herkes, benimle anlaşmadan çıkmak istemediği için, bilirim." Derin bir nefes aldım. "Nasıl bir anlaşma için buradasın?"
"Paralı adamlar?"
Duraksadım. Ona belli etmesem de beklediğim silahlar üzerinden bir anlaşmaydı. Moskovada şirketiyle ilgili çıkan küçük bir pürüze dikkat edeceğini düşünmemiştim. Paralı adamlar? Çıkan gürültüyü bastırmak istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurt ve Kuzu
RomanceDevrim Karaoğlu hayatımdaki yangını görüp de sessiz kalmayan ilk kişiydi. Beni sevmeyen, hatta bunu belli etmekten çekinmeyen komşum olan bu adam, yangınıma sessiz kalmamıştı. Belki de Devrim Karaoğlu haklıydı. O bir kurt ve ben bir kuzuydum ama D...