:25: Söz

65K 5.4K 1.2K
                                    

Telefon yüzüme kapanırken, parmaklarımı telefon ekranına sıkıca bastırmış, kalp atışlarımdan başka hiçbir şey duymamaya başlamıştım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Telefon yüzüme kapanırken, parmaklarımı telefon ekranına sıkıca bastırmış, kalp atışlarımdan başka hiçbir şey duymamaya başlamıştım. Hissettiğim panikti, korkuydu ama en çok geç kalmaktı.

Gözlerime dolan yaşları tutmaya çalışarak, dış kapıyı açıp hızlıca dışarı attım kendimi. Pijamalarımla olmam ya da ayaklarıma çoraplarım dışında bir şey giymemiş olmam önemli değildi. Geç kalmamam gerekiyordu. Kendi bahçemden koşarak çıktığımda, arkamdan Sezgin abinin, "İnci!" diye bağırdığını duymuştum.

Korumalar oturdukları arabalardan muhtemelen oluşan bu kargaşa yüzünden indiklerinde, Devrim'in bahçesine girmiş, biraz sonra kapısını yumruklamaya başlamıştım. Tekrar yaşanılan bir anı daha.

İki kez daha kapıyı yumrukladığımda, bahçeye Sezgin abi ve Mirza'nın girdiğini adım seslerinden duyabilmiştim. Bu kadar adım attıktan sonra en başa dönmek dünyanın en korkunç senaryosu gibi geliyordu. Ama benim yüzümden masum bir insana bir şey olacak düşüncesi tüm senaryolar arasında en berbat olanıydı.

Kapı sert bir şekilde açıldığında, yumruk yaptığım elim havada kaldı. Elimi indirirken, Devrim'in çehresine yayılan ve gözlerinde karanlığı çağıran öfkeli ifade önce arkada duran Sezgin abiyle Mirza'ya ardından benim yüzüme dokunmuştu. Nasıl göründüğümü bilmiyordum ama onun için öfkesinin yerini karmaşık bir ifadeye dönüştürecek kadar berbat bir halde olduğum kesindi. Bir elinin yine belindeki silahta olmasını umursamadan, boş olan büyük elini sıkıca tuttum ve çektim. "Yardım et," diye fısıldadığımda, beklediğimin aksine beni sorgulamamış, evden çıkarak kapıyı ardından kapatmıştı.

Elimi bırakmadan sıkıca sardığında, baş parmağı parmaklarımın üzerini okşadı. "Sakin ol," dediğinde sesini sadece benim duyabileceğim bir desibelde tutmuştu.

"N'oluyor?" diye soran Sezgin abi kaşlarını çatıp bir açıklama beklese de, başımı iki yana sallayıp Devrim'in elini yeniden çekiştirdim. "Gidelim, lütfen." Bir şey olmadan yetişmemiz gerekiyordu.

Devrim gökyüzünün sonsuzluğu kadar koyu olan mavi gözlerini benimle buluşturduğunda gözlerime uzun uzun baktı. Orada ne gördü bilmiyordum ama koyu mavileri geceyle buluşmuştu. Elimi biraz daha sıkı tutup yürümeye başladığında, "İnci'yle ufak bir işimiz var, merak etmeyin halledip döneceğiz," diye buyurgan bir tonla konuştu.

"Korumaları almadan mı çıkıyorsun?" diye soran Mirza muhtemelen güvenliğimizi düşünüyordu ama Devrim bir şey söylemeden korumlardan birinin anahtarını üzerinde bıraktığı arabasının yolcu kapısını açtı ve oturmam için kenara çekildi. Hızlı bir şekilde otururken, bakışları çoraplı ayaklarıma takılmış, kaşları çatılmıştı.

"Vaktimiz yok, hadi!" diye mırıldandığımda, burnundan sert bir nefesi içine çekip, bakışlarını saniyelik de olsa gökyüzüne çevirmişti. Muhtemelen içinden sabır diliyordu. Kapımı kapatıp diğer tarafa geçerken sabah giydiklerinin hâlâ üzerinde olduğu detayı dikkatimi çekmişti. Paniğin yeniden ortaya çıkmaması için arabanın içinde gezinen gözlerim, Devrim'in de sürücü koltuğuna oturmasıyla rahat bir nefes almıştı. Onu incelemek paniğimi bastırmanın bir diğer yolu olabilirdi.

Kurt ve KuzuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin