Bir yangın çıkmıştı. Bir yangın çıkmış ve kendi çevresinde olan herkesi bu sıcaklığa ortak etmişti.
"Devrim," dedim ama sesimi duyurmamın mümkün olmadığı bir anın içindeydik. Sert yumrukları, Mehmet Özkan'ın yüzünü kolayca tanınmaz hale getirmeye yeterken, etrafındaki herkes onun çıkardığı bu yangını durdurmaya çalışıyordu. Devrim bunu istemezse, mümkünsüzdü. Bunu görebiliyordum. Onu daha önce böyle görmemiş olmak, böyle kontrolünü kaybettirecek kadar delirmesine neden olmak titrememi sağladı. "Devrim," diye kendimi hatırlatmaya çalıştım tekrar. Okan'ın önümü kesen, ona gitmemi engelleyen bedenini bir kez daha ittirdim. Onun kendini böyle kaybetmesine sebep neydi?
Arslan sert bir sesle, "Devrim!" diye bağırdı. "Mahkeme!" Burada neden olduğumuzu ona hatırlatma amacı, nihayet sonuca ulaştığında, Devrim elinin altındaki Mehmet'e yumruk atmayı bıraktı. Sanki anahtar bulunmuş gibiydi. Mahkeme. Mehmet öksürerek ağzındaki kanı kenara tükürürken, Devrim'in onun yakasından tutarak kaldırdığını gördüm. Etrafında onu geriye çekmeye çalışan o kadar insan olmasına rağmen, yerinden kıpırdamıyordu. Sert bir şekilde Mehmet'in ensesinden kavrayıp, ilk kez buluşmaktan kaçınacağım kadar sert bakan koyu mavileriyle ona baktı. Arslan, bu sırada "Hayda.." diye bir isyan bırakmıştı dudaklarından.
"Adını ağzına alırsan, kafana sıkarım." Bakışları Mehmet'te olsa da, bu kez daha yüksek sesle Ahmet Özkan'ı muhattap aldı. "Karımın adını bir kez daha ağzına aldığını duyarsam, oğlunun leşiyle çıkarsın!"
Ardından Mehmet'i geriye, Ahmet Özkan'ın üzerine sert bir şekilde ittiğinde, kenardaki korumalar da Mehmet'in devrilen bedenini yakalamak için ileri atılmıştı. Devrim'in bize doğru gelen adımları, Okan'ın da kendini yana çekmesini sağladı. Dudaklarımı aralamadan, Arslan öfkeyle küfür etmişti. "Bu kadar ucuna gelmişken, racon sevdan yüzünden kaybedelim mi istiyorsun?"
Devrim kalabalığın arasından sıyrılarak geçip oturduğunda, aldığı sık soluklar öfkesini dizginleyemediğinin kanıtıydı. Çok yabancı bir durumda, çok tanıdık biriydi Devrim.
"Gözümün önünden al şunu," dedi sadece. Arslan küfür etmek hatta kavga etmek için hazırdı ama Devrim'in onunla sadece Mehmet için konuşması duraksamasını sağladı. Arslan farklı bir tepki bekliyordu ki, yüzündeki ifade değişti. Devrim'in bakışları Arslan'ın gözlerine sabitlendi. Bir şeyler anlamasını sağlamak için bir çabaya girmişti sanki o anda. "Bir kaza çıkmadan, bir yolunu bul siktir et şu piçi."
Arslan, "Dosyada bilmediğim bir gelişme mi var?" diye sorduğunda, bakışları aynı zamanda bana dokunmuştu. Aradığı cevaplar bende yoktu.
Devrim'in çenesindeki kasın seğirdiğine şahit oldum. "Sonra," dedi. Ses tonu geçiştirmek istemeyecek kadar çok fazla öfke biriktirmişti. Yutkundum. Bu sonra anlatırım'dan çok daha fazlasıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurt ve Kuzu
RomanceDevrim Karaoğlu hayatımdaki yangını görüp de sessiz kalmayan ilk kişiydi. Beni sevmeyen, hatta bunu belli etmekten çekinmeyen komşum olan bu adam, yangınıma sessiz kalmamıştı. Belki de Devrim Karaoğlu haklıydı. O bir kurt ve ben bir kuzuydum ama D...