:4: Sarhoş
Aile. Aradaki bağların en güçlü hissedildiği, kendinizi olduğunuz gibi göstermekten çekinmediğiniz ve onların size her şekilde kucak açtığı ortam. Kısaca böyle özetlenmesi gereken ortamın şu an girdiğim ortamla uzaktan yakından bir alakası yoktu. Bunu biliyordum.
Karşımda ailem dediğim insanlar vardı ama onların karşısında kendim gibi davranamıyor hatta kendimi tanıyamadığım birine dönüşüyordum.
Ellerimin titrediğini göstermekten kaçınmak için kot pantolonumun üzerine terleyen avuçlarımı bastırmayı seçmiştim. Karşımda oturanların bakışları tenime dokunup, çizikler atarken, hep olduğum gibi hissettim. Kocaman salonda yalnız.
Evin büyüklüğü ve ihtişamı yıllardır yalnızlığıma tezatlık katmış, ben küçük bir odanın içinde yaşamımı sürdürürken o odayı bile kendimin yapamamıştım. Bu evde bana ait hiçbir şey yoktu. Salona yerleşen nefesim bile sanki emanet edilmiş gibiydi.
Bakışlarım salonun sol kısmında bahçeye bakan pencerenin önüne yerleştirilmiş masaya kaydığında, yıllar önce oraya ait olmadığımı söyleyen cümleler zihnime sızdı. "Sen bizimle yemeyeceksin." demişti baba demeye alıştığım Ahmet Özkan. "Aile yemeklerinde yanımızda olmayacaksın, sadece misafir geldiğinde ya da kurumdan geldiklerinde bizimle oturabilirsin." diye uyararak devam etmişti. Yanlarında kaldığım üç yılın ardından o yüzünü ilk kez görmüştüm babamın. Bu evde bir fazlalık olduğumu göstermekten çekinmeyen bakışları, ilk kez buluşmuştu kırık dökük bakışlarımla. Beni parçalamayı umursamamıştı hatta gözlerime bakarken bile beni gördüğüne inanmıyordum o sadece gelecekte hayata geçirmek istediği planların para kaynağına bakıyordu.
Her çocuğun hayatında küskün kalacağı bir konu yaşanmıştır aslında ama ben bir daha o masaya hiç oturmamıştım. Ne misafir geldiğinde, ne de kurumdan birileri kontrol için evi ziyaret ettiğinde. Hiçbir kuvvet, hiçbir kavga beni o masaya oturtamamıştı. Bir süre sonra onlar da bu saçma ısrarlarından vazgeçip durumu kabullenmişti. Ben o masaya küskün kalmıştım, o masada boş kalan kocaman sandalyelerden birine beni sığdıramayan bu insanlara değil, o masayaydı küskünlüğüm.
"İki gündür niye uğramıyorsun eve? Kime trip atıyorsun kızım sen?!" Mehmet'in sabırsız ses tonu salonu doldurduğunda, zaten gergin olan bedenim daha fazla kasılmıştı ama dik duruşumu bozmadım. Trip mi? Hissettiklerimi basit bir trip olarak mı görmüştü? Gözlerim üzerlerinde dolaştığında, bu düşüncenin sadece Mehmet'in değil, anne ve baba dediğim insanların da gözlerinde yankı yaptığını fark ettim.
İçimdeki parçalar bedenimi sızlatmasa bu duruma dakikalarca gülebilirdim belki. Her zaman olduğu gibi yine beni görmüyorlardı.
"Trip attığım yok. Yeni kararlar aldım ve hayata geçirdim sadece." diye başladım konuşmaya. Yol boyunca zihnimde tam olarak nasıl bir konuşma yapacağımı planlamıştım. İçine duygularımı katmayacaktım, onların karşısında yeniden zayıf bir duruma düşmek istemiyordum. Biliyordum çünkü, o zayıflığımı kullanıp beni yine ikna ederlerdi. "Bir ev tuttum kendime." Bakışlarım tereddütle yüzlerinde dolaştığında, Mehmet'in kararan bakışlarını ardından babamın dişlerini sıktığını gördüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurt ve Kuzu
RomanceDevrim Karaoğlu hayatımdaki yangını görüp de sessiz kalmayan ilk kişiydi. Beni sevmeyen, hatta bunu belli etmekten çekinmeyen komşum olan bu adam, yangınıma sessiz kalmamıştı. Belki de Devrim Karaoğlu haklıydı. O bir kurt ve ben bir kuzuydum ama D...