Sıcaklık. Zihnimin uykuya yenildiği ve üzerimdeki tüm yorgunluğa savaş açtığı sürenin ne kadar sürdüğünü bilmiyordum ama zamanın içinde kaybolmuşluğumun bozulma nedeni tenimin üzerinde hissettiğim dudaklardı. Yanaklarımdan başlayıp, çeneme ardından boynuma inen baskılar, uykunun derinliğinden çıkıp huysuzlanmamı sağlamıştı. Sıcaktı. Sıcak olduğunu hissetmekten çok onu yaşıyor gibiydim. Yine de kendimi uykunun kollarından tam anlamıyla çıkaramıyordum.
Devrim sıcaklığı hissetmiş gibi üzerimdeki tişörtünü hiç zorlanmadan çıkardığında, dudaklarımdan memnun bir mırıltı döküldü. Dudaklarının baskısını yeniden boynumda hissettiğimde, tenime batan sakalları elimin omzuna doğru gitmesini sağlamıştı ama bu baskılar boynumdan göğüslerime doğru indiğinde, parmaklarım saçlarının arasına karıştı. Şimdi sıcaklığın boyutu değişmiş, tenimi yakmaya başlamıştı. Gözlerimi açamayacak kadar yorgun olan bedenimin aksine dokunuşlarına can atan tenim kolayca ona uyum sağladı. Göğsümü dudaklarının arasına alması ve dilini etrafında dolaştırarak yaptığı işkencesi zihnimin biraz daha bulanıklaşmasına neden olurken, dudaklarım da bu işkenceye tepkisiz kalamayıp, kısık sesli inlemeler bırakmıştı. Benden istediği tepkileri ona kolayca sunmam, işkencesini daha çok uzatmasına neden oldu. Dudaklarının içine çekti, emdi. Tenime batan sakallarıyla göğüslerimin daha çok hassaslaşmasına neden olana kadar ilgilenmeyi bırakmadı.
Dudaklarının sert sıcaklığı boynuma doğru yükseldiğinde, bu sefer bıraktığı öpücükler daha talepkârdı. Boynumdaki deriyi dişlerinin arasına sıkıştırdığında, inleyerek, omuzlarına düşürmüştüm parmaklarımı. Sırtım yataktan havalandığında, Devrim üzerimde olmasının avantajıyla, bedenimi yatağa geri bastırdı.
"Uslu dur," diye genzinden gelen fısıltısı bir rüyanın içinde olduğumu düşünmemi sağlasa da ardından uyarısını dikkate almam ama en çok da düştüğüm bilinmezlikten çıkmam için çeneme dudaklarını bastırdı. "Devrim," diye sızlanırken, ses tonumdaki yoğunluk parmaklarımın altında duran bedeninin kasılmasını sağladı.
Çok geçmeden aralık dudaklarımın arasına sızan dudaklarıyla ona karşılık vermeye başladığımda, öpüşünün yoğunluğunda zamanın varlığını tamamen kaybettim. Sadece o ve ben vardık. Hiç beklenmedik bir anda keşfettiğimiz bu bölge sadece ikimize aitti. Rüya ya da gerçek olmasının bir önemi yoktu. Kimselerin sızamayacağı kadar özeldi. Bacaklarımın arasında, gece yüzünden hassaslaşan noktamda kendini belli ettiğinde, dudaklarının içine doğru inleyip, ensesindeki saçlara tutundum ama beklentimin aksine ileri gitmedi. Bu yaptığı ikimizi de bir işkenceye ortak etmekti. Parmaklarım sırtına doğru indiğinde onu kendime çekmek niyetindeyim ama buna izin vermedi. Belirsiz bir sürenin ardından dudakları dudaklarımdan ayrılmıştı.
"İnci?" Soluğu dudaklarıma dokunurken, gözlerimi açtım. Beni sabahın erken saatleri yerine hâlâ hükm süren karanlık karşıladığında, Devrim'in yüzünü seçmekte birkaç saniye zorlanmıştım. Uyumamın üzerinden muhtemelen sadece bir ya da iki saat geçmişti ama ben neredeyse sabah olduğunu sanmıştım. Sonunda gözlerim onun arzuyla daha da koyulaşan mavilerine kilitlendiğinde, derin bir nefes aldı. "Ağrın var mı?" Başparmağı alt dudağımı okşadığında, düşüncelerim toparlanmak yerine daha çok dağıldı. Çünkü onu hissediyordum. "Yok," diye fısıldarken, bakışlarım dudaklarına inmişti. Uçurumdan düşmeye bu kadar hazırken, bir acı hissedebileceğimi de sanmıyordum. Sadece ona odaklıydım. Gözlerimde ağır basan duygunun ne olduğunu anlamış gibi parmağının yerini dudakları aldığında, bu sefer alt dudağımı çekerek beni daha tutkulu bir temponun içine sokmuştu. Dilinin dilime baskısı ve dudaklarımın hassaslığını fark etmiş gibi daha yavaş emmesi, zihnimi yine bulandırdı. Beni öpüşünde hissettiğim ihtiyaçtan daha fazlasıyla karşılanmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurt ve Kuzu
Roman d'amourDevrim Karaoğlu hayatımdaki yangını görüp de sessiz kalmayan ilk kişiydi. Beni sevmeyen, hatta bunu belli etmekten çekinmeyen komşum olan bu adam, yangınıma sessiz kalmamıştı. Belki de Devrim Karaoğlu haklıydı. O bir kurt ve ben bir kuzuydum ama D...