:7: "Tanıdık"
"Verin bana.." Bilincimin boşlukta süzüldüğü o ânın içinde sesler kulaklarımdan sızmaya devam ediyordu. Bu büyük ihtimalle zihnimin ayık kalmaya zorlandığı bir parçasını içinde tutmasından kaynaklanıyordu. Bedenimin ısısının düştüğünü alnımdaki soğuk ter tabakasından anlayacak kadar sis perdesini aralamıştım ama olduğum kollarda gözlerime baskı uygulayıp açacak gücü kendimde bulamıyordum. Bu yüzden durumumun tanımlaması boşluk ve gerçekliğin tam orta noktasından süzülmekti.
Beni kucağında taşıyan adamın ellerinin sıkılaştığını hissettim. Konuşan adamın aksine bu yaptığı beni bırakmamaktı.
"Boş oda hangisi?"
"Kurt gitmemiz gerek, hızlı ol." Adım sesleri hızlıydı. Büyük adımlar hastane koridorunda hissettiğim gibi bir etki bırakıyor olmalıydı.
"Biliyorum." dedi bedenimi kucağında taşıyan tok ses. Konuşan kişinin sesi zihnimde tanıdık bir yüze denk gelemiyordu. Her şey karmakarışık bir denklemin içindeydi sanki.
"Bu odaya gelin." Çok geçmeden bedenim bir hastane yatağının yumuşak yüzeyi ile buluştuğunda, zihnimin saniyelik de olsa kendini bıraktığını hissettim çünkü karanlıkta sallanmıştım. Ama sonra yine konuşan bir ses bu karanlığın ortasında küçük bir lamba bırakmıştı.
"Neden bayıldı?" Sesinden duygu kırıntılarına rastlamadım. Boğuk ses tonunun sebebi bayılmadan önce yüzünde gördüğüm maskesi olmalıydı.
Alnımda soğuk bir elin baskısını hissettim. Çok geçmeden gözlerimdeki dokunuşları fark ettiğimde beklediğim gibi olmadı ve gözlerim ışıkla buluşamadı. Bu büyük ihtimalle bilincimin büyük kısmını kapattığım içindi.
"Detaylı kontrolden sonra kesin bir şey söyleyebilirim ancak bayılması stres ya da şoka bağlı olabilir." dedi yanımdaki adam. Doktordu. Büyük ihtimalle tanıdığım ve her gördüğümde selam verdiğim birisiydi ama sesi zihnimdeki karmaşada sahibini bulamıyordu. Kendimi zorlamak istedim. "Şimdilik bir serum bağlayalım. Kan tahlili de istiyorum Gökhan."
"Ciddi bir durum söz konusu değil o zaman?" Soruyu soran ses başka birine aitti ama onun da boğuk konuşması özel tim üyelerinden birinin daha odada olduğunu gösteriyordu.
Neden bu kadar ilgiliydiler? Onlar yüzünden bayılmamıştım sonuçta.
"Hayır, değil." diyen Gökhan'ın sesindeki şaşkınlık kırıntıları aynı soruyu onun da düşündüğünü gösteriyordu.
"Kurt görev tamamlandı, gidelim." Damarıma batırılan intraket sayesinde damar yolu açıldığında, serumun takıldığını anlamıştım ama acı kendi tozlarını aynı nokta ile buluşturamadı.
"Baba.." Birinin sayıklar gibi fısıldaması kulaklarımı doldurduğunda, yutkundum.. Baba..
Çatıdan atlamayan o adamın sığındığı evlat sevgisi, kalbimin odalarında zincirle bağlanmış sevgiye muhtaç küçük kızın canını yakmıştı. Her baba güzel sevmeliydi. Sorgulamadan, bir çıkarı olmadan sevmeliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurt ve Kuzu
RomantizmDevrim Karaoğlu hayatımdaki yangını görüp de sessiz kalmayan ilk kişiydi. Beni sevmeyen, hatta bunu belli etmekten çekinmeyen komşum olan bu adam, yangınıma sessiz kalmamıştı. Belki de Devrim Karaoğlu haklıydı. O bir kurt ve ben bir kuzuydum ama D...