Kollarımı boynuna sararak, ona sıkıca sarıldım. Bu bir cevaptı. Hayır, bu bir cevaptan daha fazlası olmalıydı. Parmaklarının ağırlığı sırtıma yerleşti. Sesimi bulduğumda, cevabım "Evet" ya da "Hayır" olmalıydı belki de ama dudaklarımdan titreyen sesimle ilk çıkan cümle, "Teşekkür ederim." oldu.
Ensesindeki saçlara parmaklarım uyum sağlarken, bir kez daha söyledim. "Teşekkür ederim." Karşıma çıktığın için. Beni yeniden yaşattığın için. Değer vermenin, sevilmenin ne demek olduğunu öğrettiğin için. "Teşekkür ederim, Devrim."
Devrim'in gülüşü odayı doldururken, "Sakin ol," dedi yumuşayan sesiyle. Dudaklarını başımın üzerine yerleştirip, sıkı bir öpücük kondurdu. Ona sıkıca sarılan bedenimi, kendini geriye çekerek ayırdığında, avuçları yüzüme yerleşmiş, başını gözlerimle buluşmak için biraz eğmişti. Burnumu çektim. "Seni buraya o güzel gözlerin ıslansın diye getirmedim." Eğilip dudaklarıma kısa ama etkili bir baskı uyguladı. "Bu güzel dudakların bana 'Evet' desin diye getirdim. Lütfen kurallara uyalım doktor hanım."
Dudaklarım istemsizce büyük bir gülümsemeye misafirlik yaptığında, bu sefer ben parmak uçlarımın üzerinde yükselerek, kirli sakalının arasına bir öpücük kondurdum. Elini belime yerleştirip bana destek olurken, saçlarımı geriye itip dudaklarını boynuma bastırdı. Tenime batan sakalları yüzünden gülerek onu itmeye çalıştığımda, bir adım bile geriye itememiştim.
"Kalbim yerinden çıkacak," dedim titreyen sesimle heyecanıma ortak olarak. Bakışlarım yüzünü görmek için geriye yaslandığında, dudaklarını bu sefer burnumun ucuna bastırdı. Koyu mavileri kendi yolunu bulmuş olmanın rahatlıyla bir berraklığa dönüşmüşken, ona aşık olmamak şu anın içinde imkansızdı.
"Sana bir şey olmasına izin vermem," dedi güven dolu, aynı zamanda bu durumdan eğlendiğini gizlemeye zahmet etmeyen bir tonla. Heyecanım onu mutlu ediyordu. "Canın, canıma emanet."
Birisi kapıya iki kez vurduğunda, Devrim bana olan ilgili bakışlarını kapıya çevirip, bir adım geriye attı. "Gel." Bana göstermekten çekinmediği ilgili ifadesi yüzünden hemen silinir sanmıştım ama olduğu yerde öylece kaldı.
Bu sırada Nazan kapıyı çok aralamadan, başını içeri doğru uzatırken, yüzündeki gülüş büyük ihtimalle bizi aynı şekilde bulmanın verdiği hayretle hızlıca solmuştu. "E, hazırlanmamışsınız siz. Nikah memuru geldi bile." Kapıyı sonuna kadar açtığında, adımları hızlıca bana yönelmişti. "Devrim çabuk üst kata!"
Nazan elimden tutup, beni makyaj masasına doğru yönlendirdiğinde, ona kolayca uyum sağlamıştım. Devrim'in derin bir nefes aldığını duyduğumda, bakışlarım aynadan hâlâ gitmemiş olan varlığına sabitlendi. Bugün, tüm kimliklerini bir kenara bırakmış gibiydi. "Nazan." Adımları bizim olduğumuz masaya yönelirken, Nazan da bakışlarını Devrim'e çevirmişti. "Gözlerini çok fazla öne çıkarmana gerek yok." Ses tonu tüm gün bu konu hakkında bir yorum yapabilirmiş gibi bir rahatlığa sahipti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurt ve Kuzu
RomanceDevrim Karaoğlu hayatımdaki yangını görüp de sessiz kalmayan ilk kişiydi. Beni sevmeyen, hatta bunu belli etmekten çekinmeyen komşum olan bu adam, yangınıma sessiz kalmamıştı. Belki de Devrim Karaoğlu haklıydı. O bir kurt ve ben bir kuzuydum ama D...