:2: Mekânın Sahibi
Sessizlik. İki katlı evin tüm odalarını dolaşırken, uzun zamandır hayatımda yokluğunu hissettiğim bu durum şimdi beni tekrar esiri etmişti. Aslında yalnızlık kaçtığım ve hayatımda yer vermekten nefret ettiğim bir duyguydu. Ben ne yalnız olmayı, ne de sessizliğin içinde zihnimdeki çığlıklarla kalmayı sevmezdim.
Büyük aileleri severdim. Bir masanın etrafında her yaştan olan insanların oturup samimiyetle konuşması, tüm streslerini bir kenara bırakıp o masaya huzur yaymaları.. Tam olarak böyle bir aileye sahip olmak arzusuyla dolup taşmıştım ama hayatım boyunca kocaman bir ailenin ferdi olma isteği beni hatalar yapmaya itmişti. Geldiğim durum istenmediğim bir ailede bir 'yabancı' olarak yer edinmekti sadece.
Böyle berbat bir durumun ortasında kalmama rağmen kendime bile acıyamıyordum. Tüm bu şeyleri bir dolabın içine saklamış, her hatıranın getirdiği duyguyu da içine gömmüştüm. Yüzleşmekten kaçmıştım. Biliyorum, böyle yaşamak sadece korkakların işiydi ve ben kendi hayatımda ne kadar zorluk yaşarsam yaşayayım, günün sonunda yaşadıklarımla yüzleşemeyen bir korkaktan başkası değildim.
"Kendin ettin, kendin buldun İnci." diye mırıldandım boş salona doğru. Odaları gezdikten sonra merdivenlerden inmiş salona geçmiştim yeniden. Sezgin abinin dediği gibi evde ihtiyaç duyulan her şey vardı ama buna rağmen bu evde kimsenin yaşamadığı belli oluyordu; evi bir "insanın" karakterine dönüştürecek hiçbir ayrıntı yoktu. Bu yüzden şimdiden bu eve yapmak istediğim küçük değişiklikler, eklemekten zevk duyacağım detaylar beni heyecanlandırıyordu. Sonunda en azından benim diyebileceğim bir eve sahiptim.
Telefonumun zil sesi, sessizliği bıçak gibi keskin bir şekilde böldüğünde, günün yorgunluğuyla koltuğa yığılıp kalmıştım. Gözlerim kapanmak için sızlıyordu buna rağmen yattığım koltukta doğruldum ve telefonu elime aldım. Sezgin abi.
"İnci?"
"Devrim Karaoğlu için mi aradın?" İmalı cümlem diğer tarafta bir homurtuyla karşılık buldu.
"Sen ona bakma, sözü ben vermiştim ama dediğim gibi senin durumun bana göre daha acildi."
Tokamın tutamadığı saç tellerini kulağımın arkasına sıkıştırırken, rahatsız bir soluk bırakmıştım. "Çok ayıp oldu biliyorsun değil mi? Söz verdiğin adamın komşum olduğunu söyleseydin baştan kabul etmezdim."
"İnci.." Sesindeki uyarıyı almıştım. "Söz benim sözüm. Bozan da benim. Ayrıca Devrim arkadaşım, o sözü başka bir şekilde telafi ederim ben, takılma buna. Sadece anlamadığım şekilde o eve fazla ilgili."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurt ve Kuzu
RomanceDevrim Karaoğlu hayatımdaki yangını görüp de sessiz kalmayan ilk kişiydi. Beni sevmeyen, hatta bunu belli etmekten çekinmeyen komşum olan bu adam, yangınıma sessiz kalmamıştı. Belki de Devrim Karaoğlu haklıydı. O bir kurt ve ben bir kuzuydum ama D...