Arabanın sıcaklığını önemsemeden Devrim'in kollarının arasındaki sıcaklığa sığınmış, başımı göğsüne yaslamıştım. Lokantaya gittiğimiz yolun aksine şimdi sessiz bir yolculuğun içindeydik. Devrim telefonundaki mesajları kontrol ederken, benim de okuyabiliyor oluşumu önemsemiyor olacak ki, göğsünde öylece kalmama izin vermişti. Sadece arada parmağının tersini yanağımın üzerinde hareket ettiriyor, uyanık olduğumu kontrol ediyordu.
"Hiç mesajlarına bakmıyor musun sen?" Birçok farklı kişiden aldığı mesajlara görüldü bile atmamıştı.
"Bakıyorum," dedi. Ciddi bir tonla söylediği için istemsizce, bakışlarımı yüzüne kaldırmıştım. Arabanın içi biraz loş bile olsa gözlerinin koyuluğu görebileceğim kadar parlaktı. Başını eğip, yüzündeki ifadenin merakına düştüğümü görünce güldü. Gülüşü elini koyduğum göğsünün üzerinde hissedeceğim bir titreşim bıraktı parmak uçlarıma. Eğilip burnumun ucuna dudaklarını bastırdığında, "Ama sadece önemli olanlara," detayını ekleme gereği duymuştu. Ardından dudaklarıma da yavaş, beni baştan çıkaran bir öpücük bırakıp, geri çekildi. "Mesela, senin bana yazdığın her mesaja."
"Bu yaptığın!" Kısık sesli ikazım, yaptığının doğru olmadığını anlatmak içindi aslında ama gözlerindeki parıltı bugün alkol kullanmasının da etkisiyle daha çok yumuşamıştı sanki.
"Ne yapıyorum?" Kaşlarının ortasında oluşan çukura rağmen aldığı keyfi koyu mavilerinden görebiliyordum. Dudaklarını bu sefer yanağımın üzerine bastırdığında gözlerimi sıkıca kapattım. Oyun oynuyordu. Devrim Karaoğlu istediğinde çok kolay yakalayan bir avcı olabiliyordu. Parmaklarım beyaz gömleğinin üzerinde yumruğa dönüşürken, göğsünde yumuşattığı gülüşünün tınısı kulaklarımı doldurdu. "Her şey karşılıklı doktor hanım."
Gözlerimi yavaş bir şekilde açarken, yakınlığının ve beni sıcak tutan kokusunun etkisinden biraz olsun çıkmak istedim. Beni, benim oyunumda yenemezdi. Ona biraz daha yaklaşıp, parmaklarımı ensesindeki saçlarının arasına geçirdiğimde, dudakları dudaklarımın yakınındaydı. Öpmedim. Parmakları sırtıma yerleşti. "Uzaklaş," dedi bu sefer ciddi bir tonla. Oyunun rengini kendi değiştirmişti. Bakışlarımı yüzüne kaldırmadan, burnumu sakallarının arasına sürttüm. Tırnaklarım ensesine sürtündüğünde, bu onu tetiklemiş gibi koyu mavilerini sıkıca kapattı.
Burnundan sert bir soluk bıraktığında, "Kenara çek," dediği şöfördü. Bizimle hiç ilgilenmeyen koruması, Devrim'in verdiği ilk ikazla arabayı yolun kenarına çektiğinde, Devrim beni kendinden bir anlık uzaklaştırmıştı. "Arkadaki araçla devam et, önden geçin eve."
"Ama abi..."
"Dediğimi yap."
Koruması ikiletmeden arabadan indiğinde, dudaklarımdan tutamadığım bir gülüş çıkmıştı. "Her şey karşılıklı Devrim Karaoğlu," derken sesimdeki keyif tüm arabaya bulaşmış gibiydi. Devrim benim aksime kendisine hakaret etmişim gibi saçlarını dağıttığında, daha çok keyiflendim. Onu sinirlendirmek, kontrolü dışına çıkarmak çok zordu, biliyordum. Kaşlarını gerçekten çatarak bana döndüğünde, bu yüzden gülüşümü tutmak istedim. Yüzündeki dağınıklığı görmek buna yardımcı olmadığında, dudaklarımdan bir kahkaha daha çıkmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurt ve Kuzu
RomanceDevrim Karaoğlu hayatımdaki yangını görüp de sessiz kalmayan ilk kişiydi. Beni sevmeyen, hatta bunu belli etmekten çekinmeyen komşum olan bu adam, yangınıma sessiz kalmamıştı. Belki de Devrim Karaoğlu haklıydı. O bir kurt ve ben bir kuzuydum ama D...