:8: "Depo"
Beklenmedik bir rüzgâr saçlarımın arasında dolaşırken, bedenimden bir titreme geçti. Koyu mavi gözleri hâlâ yüzümdeydi. Sanki kuracağı cümleyi tartıyor gibi duraklsamıştı ama benim aksime onu ele verecek en ufak bir heyecan belirtisi yoktu.
"Neyi kastettiğini anlamıyorum." Kaşları hâlâ çatıktı. Elleri ceplerini yeniden bulurken, daha dik bir duruşa geçiş yaptı. Başını sola doğru hafif bir şekilde eğerken, koyu mavi gözleri yüzümü incelemeye devam etti. "Kafanı bir yere mi çarptın?" Gözlerinin içine yerleştirdiği saf merak, bunun kurduğu oyunun bir parçası olup olmadığını sorgulama isteğimi körüklemişti. Ya iyi bir oyuncuydu ya da deliren taraf bendim.
Yine de düşüncemin arkasında durmamın birçok sebebi vardı. "Bu arabayı senden başkası getirmiş olamaz çünkü evimin adresini kimse bilmiyor." Ona dik dik bakmaya devam ederken, pes etmediğimi anlamasını istedim. Beni aptal konumuna düşürerek bu konudan kolayca sıyrılamazdı.
Yine de zihnimin tam orta yerinde bir yangın vardı. Görmezden geldiğim ayrıntı öylece alev almıştı.
O gerçekten ülkesi için mi çalışıyordu?
Bu.. Bu fazla özel, fazla saygı duyulası bir konuydu hatta öyle ki karşımda duran bu adama karşı istemsizce minnet hissiyle dolabilirdim.
"Buraya arabanın nasıl geldiğini sorgulamak senin işin doktor hanım, benim değil. Evime bırakılmış bir anahtarı verdim diye beni tam olarak neyle suçladığını anlamadım. Açıkcası anlamak da istemiyorum çünkü seninle ilgilenmiyorum."
Ses tonunda en ufak bir değişim olmaması üstelik bunu gözlerimin içine dürüst bir şekilde bakarak söylemesi afallamamı sağladı. İstemsizce bir adım geri attığımda, aynı anda telefonumu cebimden çıkarıp onun bakışları altında Esra ablayı aramıştım. Bunu çözmenin tek bir yolu vardı.
"İnci?" Endişeli sesi muhtemelen iş saati dışında onu neden aradığımın merakını da taşıyordu.
Uzatmadan hemen konuya girmiştim. Rüzgâr'ın yüzüme doğru getirdiği bir iki tutamı kulağımın arkasına sıkıştırırken, "Bugün arabamın anahtarını kimin aldığını biliyor musun Esra abla?" diye sordum. Sesimdeki titreşimi sadece ben hissetmiştim.
Cevabı duraksamadan geldi. "Abin seni ziyarete gelmişti ama eve geçtiğini öğrenince anahtarını da alarak çıktı."
Hissettiğim karmaşa ve neden olduğunu bilmediğim hüsrana uğramışlık hissi kalbimi doldurduğunda, mahçup bir şekilde Devrim'e bir bakış attım. "Tamam Esra, teşekkür ederim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurt ve Kuzu
RomanceDevrim Karaoğlu hayatımdaki yangını görüp de sessiz kalmayan ilk kişiydi. Beni sevmeyen, hatta bunu belli etmekten çekinmeyen komşum olan bu adam, yangınıma sessiz kalmamıştı. Belki de Devrim Karaoğlu haklıydı. O bir kurt ve ben bir kuzuydum ama D...