:57: İnce İp

20.1K 1.8K 270
                                    

Üzerime sinen kanın kokusu çok uzak bir geçmişe ait değildi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Üzerime sinen kanın kokusu çok uzak bir geçmişe ait değildi. Bu hayatın bir şekilde benimle bir anlaşması vardı ve kader dediği bu anlaşmayı sürekli önüme çıkararak adımlarımın yönünü değiştiriyordu.

"Mirza," diye baskın bir tonla onu çağırırken, zihnini uyanık tutmaya çalıştım. Otoparktaydık. Parmaklarımı sıkıca bastırdığım yarası iyi durumda değildi ama o askerdi. Atlatacak kadar güçlü olduğuna emindim.

"Korkma," dedi güçlü tutmak için büyük bir efor harcadığı ses tonuyla. Acısı elle tutulacak büyüklükte olmalıydı ama o hiç acısı yokmuş gibi beni sakinleştiriyordu. Başımı iki yana salladım.

"Kendini yorma, sadece uyanık kal, tamam mı?"

Okan ve Derya'nın bize hızla koşmasıyla adamları tamamen berteraf ettikklerini anlamıştım.

"Sedye!" dedim avazım çıktığı kadar bağırarak. "Buraya sedye getirin! Yaralı var!"

Derya'nın adımları Mirza'nın kanlar içinde kalan görüntüsüyle duraksadı. Okan, kulaklığını ensesinden ters bir şekilde geçirip, "Mirza yaralandı!" diye haber bildirdiğinde, bir taraftan elindeki silahla etrafı kolaçan ediyordu. Beklenmedikti. Kimse böyle bir haber beklemiyordu.

"İnci." Mirza güçle bana yaslanmışken, bakışlarımı yüzüne çevirdim. Rengi solmuştu. Çok kan kaybediyordu. Burada yarasının ne kadar ciddi olduğunu göremiyordum. Çok kan vardı.

"Konuşma, sakın," dedim sesim titreyerek. Kendini yormasından çok bana veda eder gibi bir ton saçma konuşma yapmasından korktum. Ben o insanlardan değildim. Hayatıma aldığım kimseden vazgeçmeye niyetim yoktu. "Sen iyileş, öyle konuşacağız."

Güldü ama gülerken ilk kez acısını hissetmiş ve dışa vurarak inlemişti. Omzuna parmaklarımı bastırdım. "Devrim sana... boşuna güvenmemiş. Bizim askerlerin eli ayağına dolaştı... doktor hanım. Ama sen... sen tam Devrim gibisin."

Kahverengi gözlerinden birini bana göz kırpmak için harcadığında, "Beni dinlemiyorsun," diye söylendim. Lanet olsun. Gözlerime dolan yaşlar yine bana ihanet etmek için bekliyordu. Bakışlarım otoparkta yaşanan koşuşturmaya odaklandığında, sedyelerin yaralı olan korumalara ardından bize doğru geldiğini gördüm.

"Lale affeder mi?"

Parmaklarımı yarasına sıkıca bastırırken, "Aptal," dedim öfkeyle. "Sana olan sevgisini biliyorsun."

"Aptalım... evet." Küçük bir soluk alırken, yanımıza gelen görevliler Mirza'yı kucağımdan kaldırmak için hareketlendi.

"İki kurşun var. Dikkat edin." Yarasına parmaklarımı bastırmayı bırakmazken, iki personel bu koca adamı kaldırmak için büyük efor harcamıştı. Yüzüstü sedyeye bırakıldığında, hızlı adımlarla asansöre ilerledik.

Kurt ve KuzuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin