Devrim Karaoğlu 5*

9.9K 1.2K 218
                                    

"Hep yalnız

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Hep yalnız... kalacak."

Görevin ortasında kendimi kaybettiğim bir anın içinde daha önce bulunmamıştım. Benim için görevler birbirinden ayırt edilmezdi ve kendimi hep hazır tutacak kadar güçlü bir zihnin içindeydim. Oyunu kurmak kolay, adımları önceden planlamak rahattı. Zihnim bana oyunlar oynayan düşmanıma karşı daima kalkan görevindeydi. Çoktan hesapladığım adımları atmak için hareket ederken, bir planın yerini ikinci bir plan alırdı ama şimdi İnci'nin arkasından gitmek yerine adımlarımı geriye doğru çeken muhtemelen zihnimi zayıflatan bir kalbin varlığıydı. Elimi İnci'ye uzattığımda ürkmesi onun eseriydi. Sikeyim. İnci'yi yakacaktı. İnci'yi geçmişte yakmıştı.

Ellerim yerde uzanan pisliğin yakasına yapışmışken, yüzüne gülümsemesini eklediğini görmek daha çok sinirlenmemi sağladı. Bendeki ip kolay kopmazdı. Daha önce de siyaha boyanmış şerefsizlere tanık olmuş, kendi zihnimi kolayca yönlendirmiştim. İplerin kopmasının tek nedeni bu şerefsizin kendi siyahını benim karıma bulaştırmaya çalışmasıydı. İnci'yi taciz eden en başından beri bu şerefsizdi. Benim sevgilimin gözlerine yalnızlığı ekleyen bu karaktersizdi.

"Seni abisi gibi gören birine sapık gibi yaklaşan şerefsizin tekisin," dedim yüzüne tükürme isteğimi zorlukla tutarken. Onu şiddetle sarstım. Ölüyordu ama bu zihnine kazınsın istedim. İnci'nin zihnine çocukluktan beri kazıdığı gibi, onu insanlardan kaçmaya zorladığı gibi bu an onun ölümü olsun istedim. "Yalnız olan sensin." Gözlerini açık tutsun diye onu sertçe bir kez daha yakasından sarstım. "Benim karım, hiç yalnız kalmadı ve hiç yalnız kalmayacak ama sen yalnızsın. Yalnız öleceksin."  Yakasından bıraktığım gibi başı geriye düştüğünde, gözleri kapandı. Leşinin yanacak olması zerre umurumda değildi. Buraya İnci'yi yakmaya getirmişti.  Önüme dönüp çıkışa yöneldiğim sırada önüme bir el uzandı.

"Hadi, gel!" Hayalet'in varlığı, bedenimdeki gerginliği alıp götürürken, elinden tuttum.

"İnci'yi çıkardın mı?"

"Emanetini teslim ettim,"  dedi omzuma elini vurduğunda. Saatlerdir alamadığım derin nefes ciğerimi doldurdu ama yetmedi.

"Eyvallah," dedim, karanlık koridorda yürümeye başladığımda. O şerefsizin düşüncelerini öğrenmiş olmalıydı. Yeni bir yaranın tazeliğini İnci'nin cam gibi gözlerine bakamadan hissettim. Muhtemelen hiç günahı olmadığı halde kendisini suçlayacağı gerçeği göğsüme bir ağırlık bıraktı. Onu görmeliydim. Adımlarım ilk kez tökezleyince, geriye dönüp şerefsizin leşine birkaç yumruk daha atma isteğimi güçlükle bastırdım. Sikeyim.

"Yaralandın mı?" Hayalet öksürürken, duman artık koridorlara da sıçramış, soluklarımızı boğmaya başlamıştı. Daha az soluk almaya kendimi komutlandırdım.

"Karın boşluğu. Öldürmez."

Başını salladığında, gülmüştü. Bu konuşmaların benzerini Moskova'da yapmıştık. Aklına o günlerin geldiğini o konuşmasa bile anlıyordum. "Hayırlı olsun, evlenmişsin. Davetiye bile göndermedin." İkimizin de adımları hızlı olsa da, aldığım yaranın varlığı kendini belli etmeye başlamıştı.

Kurt ve KuzuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin