Kaldırımın kenarına oturmuş oyun oynayan çocuklara ilgisiz gözlerle bakınıyordum o gün. Küçük ellerim çenemin altına sabitlenmiş, sarı saçlarım her iki taraftan örülerek omuzlarıma bırakılmış olan bir kız çocuğuydum. Yedi yaşında bir karar vermek konusunda sürekli yara alan bir kız çocuğu. Aklımda durmadan dönen soruların yanıtsız kalmasından memnun olmayan bir ifade yerleşmişti yüzüme.
Ailem olsun istiyordum. Bir aileye sahip olmak yalnız geçirdiğim günlerin hepsini bana unutturacak kadar güzel bir düşünceydi ama ne zaman bir aile beni evlat edinmek istese onların bakışlarından ya da yabancı olmalarından ürküp, asla gitmek istemiyordum. Hem bir yuvaya ihtiyacım vardı hem de yabancı olmamaya. Yedi yaşında bir kız için çok büyük istekler değildi bunlar, hatta ailesi olmayan biri için çok doğaldı ama yine de o günlerde kendime kızıp duruyordum.
Bu sırada yanıma oturup, gözlerini kısarak bana bakan o çocuğun dikkatini çekmeyi başarmıştım. Sezgin abi bizim gibi çocuklardan değildi. On iki yaşında olmasına rağmen asla oyunlara katılmaz, hepimizden uzak durmayı tercih ederdi ama o gün ilk kez iletişim kurmak için yanıma gelmişti. Haftanın çoğu günü siyah bir arabayla buradan ayrılıp, akşam yorgun bir şekilde dönmesini hepimiz fark etsek de, ona böyle konularla ilgili soru sormamamız gerekiyordu. En başından bu konuda tembihlenmiştik. Bu yüzden yorgun yüz ifadesine bakarken, burnumu kırıştırıp yeniden önüme dönmüştüm.
"Ne düşünüyorsun böyle kara kara?" Sesini daha önce hiç duymamıştım ama yumuşak bir şekilde sorduğu soru yeniden ona bakmamı sağlamıştı.
Çeneme yerleştirdiğim ellerimi yanaklarıma çıkarırken, aklımdaki sorulara yanıt verecek birini bulmanın mutluluğunu taşımıştım çocuk aklımla. "Sence ben sevilecek biri miyim?" diye sormuştum meraklı bir tonla.
Gözleri kısılırken, yaşına rağmen başını olumlu anlamda sallamasının neden ona olgunluk kattığını o gün anlamamıştım. "Bu da soru mu?" diyerek ciddi bir konuya geçiş yaptığını gösterir gibi yüzündeki gülümsemeyi silmişti. "Parlak sarı saçların," Saçlarıma dokunurken gözlerim açılsa bile gülümseyerek devam etmesini sağlamıştım. "tombul yanakların," yanaklarımı iki parmağının arasına alıp sıktığında bu sefer kaşlarımı çatmıştım. "yaşına rağmen bu kadar akıllı olman.. Her şeyinle sevilecek birisin İnci." demişti gözlerime samimiyetle bakarken.
"Gerçekten öyle miyim?" diye sorduğumda o gün üzerime oturmuş yüklerin kalktığını hissetmiştim. Her şey sadece para olamazdı. Benim de sevilecek bir tarafım vardı mutlaka.
"Öylesin." demişti duraksamadan. "Hem sen niye düşünüyorsun bu konuyu?"
Gözlerimi gözlerinden kaçırırken yeniden karşımda oyun oynayan çocuklara bakmıştım. "Benim çok param varmış abi." Çocuk aklıyla ona ilk kez abi dediğimi bile fark etmemiştim. Benden büyüktü ve benimle konuşuyordu demek ki abim olabilirdi diye düşünmüştüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurt ve Kuzu
RomanceDevrim Karaoğlu hayatımdaki yangını görüp de sessiz kalmayan ilk kişiydi. Beni sevmeyen, hatta bunu belli etmekten çekinmeyen komşum olan bu adam, yangınıma sessiz kalmamıştı. Belki de Devrim Karaoğlu haklıydı. O bir kurt ve ben bir kuzuydum ama D...