:64: Kavuşmak

10.5K 1.4K 179
                                    

Hissettiğim yalnızlığın zihnimi bir harabe gibi bırakması ve kapanmaya yüz tutmuş yaralarımı tekrar açık bir yaraya dönüştürmesi beklenmedikti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hissettiğim yalnızlığın zihnimi bir harabe gibi bırakması ve kapanmaya yüz tutmuş yaralarımı tekrar açık bir yaraya dönüştürmesi beklenmedikti. Acıyordu. Canımın acısı geride bırakılmış olmanın verdiği çaresizliğe bulanmıştı. Gözyaşlarım yanaklarımı ıslatırken, ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Başıma böyle bir şeyin gelme ihtimali aklımın ucundan bile geçmemişti. Çevreme baktım. Sokağın kenarındaki kaldırım taşına otururken, boğazıma bir yumru oturmuştu. Boş sokağın ortasında saatlerce bekleyeceğimi düşündüm. Beni geride bıraktıklarını anladıkları zamana kadar buradan hareket etmeyebilirdim. Dakikaları devirirken, hissettiğim sadece rüzgarın saçlarıma dokunuşuydu. Yaklaşık bir saatin ardından bu eylemimi geçersiz kılmamı sağlayan ve aklımı başıma getiren tek bir şey vardı. Parmaklarım karnımın üzerine sabitlendi. Bebeğim. Onu güvende tutmalıydım.

Oturduğum kaldırımdan kalkıp adımlarım yeniden eve yöneldiğinde, üzerime yerleşen bir ürperti vardı. Devrim'in artık yabancı gibi hissettiren evine girerken, daha iki gün önce sarıldığımız soğuk odasına adım attığımda da bu ürperti devam etti. Boğazımdaki yumru hiç geçmeyecek gibi büyürken, odanın içinde Devrim'den gizlediğim ahşap kutuyu çıkardım. Her şey gitmiş olsa da, Selma hanımın emanetlerini bulamamışlardı. Elimde kutuyla odaya bir daha bakmadan çıktığımda, tek düşündüğüm buradan uzaklaşmaktı. Devrim'in yokluğu tüm haberlerde manşet olmuşken, beni aramaya gelecekleri yerin burası olduğunu biliyordum. Bu yüzden ayaklarımın altındaki sargılar canımı yakacak kadar zorlasa da, sokaktan çıkana kadar durmamıştım. Zihnimin büyük bir kısmı işlevini kaybetmiş gibi geri dönmemi istiyordu. Aniden kaldırımda olduğum için yanımda yavaşlayan arabayı hissettiğim an panikle adımlarımı hızlandırdım. Elimdeki ahşap kutuyu sıkıca tutuyordum.

"İnci kızım."

Tanıdık gelen ses, bakışlarımı korkarak geriye çevirmemi sağladı. Devrim'in beni yemeğe götürüp, tanıştırdığı Serdar ustayı görünce bedenimdeki kaslar gevşemiş, gözlerimden yaşlar boşalmıştı.

"Serdar usta." Ona doğru adımladığımda, beni aceleyle arabaya yönlendirdi.

"Vaktimiz yok. Hadi gidiyoruz."

Siyah arabasının kapısını açıp, koltuğa oturmam için destek olduğunda, zaten başka bir çarem olmadığını dile getirmedim. Ardından sürücü koltuğuna geçip, arabayı çalıştırdı.

"İyi ki geldiniz," dedim sesimdeki titremeyi önlemeye çalışarak. "Devrim'e ulaşamıyorum. Haberleri görmüşsünüzdür... Ama gerçek değil, ölmedi. Biliyorum... Yaşıyor."

"Sakin ol, kızım. Nereye gidiyordun?"

Endişeli sorusu, dudaklarımın daha çok titremesini sağladı.

"Kime gideceğimi bilemedim. Bu haberlerden sonra... beni bulmaya geleceklerini biliyorum. Bu yüzden evden uzaklaşmaya çalışıyordum ama kimseyi tehlikeye atmak istemedim. Gidecek kimsem de yok zaten." Bir ailenin sıcaklığına yeni kavuşmuşken, yeniden kimsesiz olmanın sızısı genzimi yaktı. Gözlerim beni ele verir gibi sulanırken, bu kadar duygusal olmaya nefret etmiştim.

Kurt ve KuzuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin