Çok küçük olduğum zamanlar sıcaklığın bana evi hatırlattığına inanır ve bu yüzden kışa nefret ederdim. Yaşıtlarımla kaldığım soğuk odaların her gecesinde bir parçam daha kaybolurken, evin aile sıcaklığına olan inancım benimle o gecelerde büyük bir hayale dönüşürdü.
Küçükken öğrendiğim bir şey vardı; çocuklar asla ulaşamayacaklarını düşündükleri hayallere kendi içlerinde daha çok yer verirlerdi. Bir hayal ne kadar uzun süre yaşarsa, bir çocuğun içinde o kadar büyük bir yer kaplardı. Ve ben bir hayale o kadar büyük bir yer vermiştim ki, asla ulaşamayacağımı fark ettiğim anda yerine geçecek olan boşlukla yüzleşmek istememiştim.Böylece hayalini kurduğum sıcaklığın, büyümeye başladığımda bir çocuğa, bir genç kıza ve en sonunda bir kadına cehennemi yaşattığına şahit olmuştum. Sıcaklığa güvenen kız çocuğu hayalinin ne kadar aptalca olduğunu acı tecrübelerle öğrenmişti. Genç kız onu vazgeçirmek istemiş ama başaramamıştı. Genç kadın onu vazgeçirmek istediğinde artık bazı şeyler için çok geç kaldığını fark etmişti. Bu yüzden küçük bir bir kızın hayali için yaşadıkları hayatının her döneminde acı verici bir ize neden olmuştu. Olmaya da devam ediyordu.
Kendimi biraz olsun geri çektiğimde, derin bir nefes aldım. Bilinçsiz bir şekilde Devrim'in eline sıkıca tutunan ellerime kaydı bakışlarım. O küçük kız çocuğunu hissettim önce. İçimde dolup taşmaya başlayan her duygunun en yoğununu onda taşıdığımın bilincinde, onu hissettim. Benimleydi.
Şimdi Devrim Karaoğlu'nun sıcak elleri küçük bir kızın hayaliydi. Onu kaybetmek istemiyordu. Yerini asla dolduramayacağını düşündüğüm boşluk öyle bir taşıyordu ki, kaybetmek istemediği için defalarca onu hayal kırıklığına uğratmış olmama rağmen hayalini benimle paylaşıyordu. Üzgünüm, anlatamam. Tutuşum gevşedi.
Bakışlarım yüzüne doğru çıktığında, bakışları benim aksime en başından yüzümde kalmıştı. Koyu mavileri kısıldı. "Bembeyaz olmuşsun," derken sesinde ortada bir şekilde hissettiği ama göremediği sorunu arayan tonlamasını duymuştum. Diğer elinde tuttuğu çiçeği, arabanın üzerine bırakırken, parmaklarımın arasındaki elini de çekerek yanaklarıma çıkardı. Yüzümü daha çok kaldırdığında, titrek bir soluk aldım. Hep benimle kalır mıydı? Onunla geçireceğim vakit çok kalmamıştı.
"Üşüdüm," dedim zihnimdeki depremin aksine. Bu sefer o küçük kız, benim kararımı sorgulamak istiyor diyemezdim. Sorgulamaya hakkı yoktu. Sorgulamamalıydı.
Gözleri gözlerimde ısrarla oyalansa da, içimdeki depremi gizlemek için her şeyi yaptım. Kararlıydım. Geri dönüş için en ufak bir kapı aralığına izin verirsem, bir daha aynı yolu yürüyecek cesareti bulamayacağımı biliyordum. Devrim derin bir nefes alırken, gözlerinden hızlı bir ifade geçti ve başını salladı. Kaşlarını çatıp, çatmamak arasında bir ikilem yaşadığını hissederken, "Hadi geç arabaya," demiş, ardından elimden tutarak bunu kendi eyleme dökmüştü. Yan koltuğa geçmem için arabanın kapısını açtığında, zihnimin gerisine ittiğim gerçeklik Filiz'in bana seslenmesiyle öne çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurt ve Kuzu
RomanceDevrim Karaoğlu hayatımdaki yangını görüp de sessiz kalmayan ilk kişiydi. Beni sevmeyen, hatta bunu belli etmekten çekinmeyen komşum olan bu adam, yangınıma sessiz kalmamıştı. Belki de Devrim Karaoğlu haklıydı. O bir kurt ve ben bir kuzuydum ama D...