Bölüm 8

447 14 2
                                    


ADA SOYSAL

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

ADA SOYSAL

Uyandığımda gözlerim şiş şişti. Parmaklarımı gözlerimin altında gezdirip yüzümü buruşturdum. Çok soluk görünüyordum. Bunda duş almamın da etkisi vardı tabi.

Dün gece geçmek bilmemişti. Eve gelince de olanları babaanneme özet geçerken yavaş yavaş akmaya başlamıştı gözyaşlarım. Hastane kısmına geçince yine hıçkırıklara boğulmuştum. Sadece ona da ağlamamıştım. Demir Bey'in yüzündeki umutsuzluk da ağlatmıştı beni. Hatta şaşırtıcı bir şekilde onun için daha çok ağlamıştım. Çok sulu göz olmuştum bu aralar. Halbuki çok sık ağlayan da bir insan değildim normalde.

Gözaltlarıma kapatıcı sürüp hala hafif nemli olan saçlarımı açık bırakıp bir bere taktım. Bilekliklerimi düzelttim. Bugün hava biraz soğuktu. Üzerime montumu da giydim. Odamın kapısını açtığımda babam da tam elini kaldırmış, kapıya vurmak için hazır bekliyordu. Beni görünce gülümsedi. "Günaydın."

"Günaydın."

"Hazırsan çıkalım."

Ofladım. "Baba, bunu akşam konuştuk. Tek başıma gideceğim ifade vermeye."

Onun gelmesine gerek yoktu. Gerçekten gereksizdi. Sadece gidip robot resim çizdirecektim o kadar. "Bugün senin yapman gereken bir sınav yok muydu?"

"Vardı ama..."

Salona yürüdüm. Babam da arkamdan geliyordu. "Lütfen baba. Kendim gidebilirim. Çok kısa sürecek işim. Sonra da hemen okula gideceğim zaten."

Bugün okulum vardı. Şirkete gitmeyecektim. Koltukta oturan babaanneme döndüm. "Babaanne bir şey söyle."

"Sınavı erteleyebilirim," diye ısrar etti babam.

"Öyle bir şeye gerek yok. Ben hallederim. Çıkınca da muhakkak ararım seni, anlaştık mı?"

"Ada haklı Murat. Sen okuluna git. Ben onunla giderim."

Allah'ım! "Babaanne sen de başlama. Neden kendini gereksiz yere oraya kadar yoruyorsun Allah aşkına? Beni tutuklamıyorlar. Robot resim çizdirip çıkacağım. Neden bunu bir tören haline getiriyoruz?"

Bir süre de babaannemle uğraştıktan sonra sonunda benim inadım galip gelmişti. Ayakkabılarımı giyip kendimi dışarı attım. Bugün aslında canım okula falan gitmek istemiyordu. Sadece ifade verip eve dönmek istiyordum. Yarın da şirkete gitmek istemiyordum. Demir Bey'in önünde ağlamıştım ve kendime bunun için hala çok kızgındım. Duygular konusunda çok kontrolsüzdüm. Mutlu olduğumda, üzgün olduğumda, öfkeli olduğumda kendimi kaybediyordum.

Emniyet genel müdürlüğüne gidip, dün bizi sorgulayan polis memurunun adını verdim. Birkaç dakika bekledikten sonra polis memuru geldi. "Demir Bey yok mu?"

"Ona da gelmesini söylediğinizi bilmiyordum," dedim kaşlarımı çatarak.

Omuz silkti. "Söylemedim zaten. Gelir diye düşünmüştüm." Ne garip adamdı. Söylemediyse gelmesini beklemek de saçmaydı değil mi?

BAŞKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin