Arabada Bora'yı beklerken Melis'in bana bir şeyler sormak istediğini hissediyordum ama bir şey demiyordum. O da benim yanıma, arka koltuğa geçmişti. Hiçbir şey söylemeden dakikalardır öylece bana bakıyordu. Ben de Bora'nın on beş dakika süren beş dakikasının daha ne kadar uzayacağını merak ediyordum.
Sonunda Melis'in meraklı bakışlarına dayanamadım ve kollarımı kavuşturarak kendimce savunma pozisyonuna geçtim. "Sor ne soracaksan."
"Demir'e gerçekten âşık mısın?" diye sordu pat diye.
Kaşlarımı kaldırdım. "Vay be! Bu kadar ani olacağını tahmin etmemiştim."
"Ada, gerçekten âşık mısın?"
"Evet." dedim gözlerine bakarak.
"Ne zamandır?" diye sordu bu defa.
Omuz silktim. "Bilmiyorum. Fark etmem zaman aldı."
Bir bacağını altına alıp sanki arabanın arka koltuğunda değilmişiz de evde, kanepede oturup sohbet ediyormuşuz gibi arkasına yaslanmıştı. "Ne zaman fark ettin?"
Omuz silktim. "Bilmem."
"Bir zaman vardır ama. Yani farklı hissetmişsindir herhalde."
Dudaklarımı ısırarak düşünmeye başladım. Bir an vardı sanırım. Hatırlayınca yüzümde ufak bir gülümseme belirdi. "Hani hep beraber yemeğe çıkmıştık. Hikmet Koçak ve Mete de oradaydı."
"Evet."
"Sizden ayrıldıktan sonra şirkete gitmiştik. Demir, bana onu dinlemeyip Mete'yle konuştuğum için öfkeliydi. Bayağı bir kızdı o gün. Normalde benim de öfkeli olmam lazımdı öyle bir anda ama olamıyordum. O bana bağırıyordu ama benim aklımdan başka şeyler geçiyordu. Sonra bana beni çocuk olarak görmemesinin çocuk olduğum gerçeğini değiştirmediğini söyledi."
"Eee?"
"E'si orada bana bir tokat atsa canım ancak bu kadar çok yanabilirdi. İlk defa o zaman ağladım Melis. Birkaç gün yanında olmamamı istemedi. Sonradan konuştuk aslında öfkesi bana değilmiş ama o uzak kaldığım süre boyunca kendimi berbat hissettim. Onun düşünceleri önemliydi benim için, onun benim hakkımda ne hissettiği önemliydi. O zaman onun benim için diğerlerinden farklı olduğunu anladım. Kimseyi kıskanmayan ben, Anıl'ın doğum gününde Sibel'le dans eden Demir'i kıskandım. Ve emin olduğum an, Demir için ölebileceğimi anladığım andı."
Dönüp Melis'e baktım. "Oldu mu?"
Başını salladı. "Oldu ama... Sence de aranızda biraz yaş farkı yok mu?"
Dudaklarımı büzdüm. "Yedi yaş var aramızda. Ama ben 4 Ocak doğumluyum, Demir de 15 Kasım doğumlu. Altı yaş da sayılır. Bence çok da fazla değil."
"Her şeye bir yanıtın var değil mi? Sen her şeyi düşünmüşsün."
Omuz silktim. "Her şeye bir yanıtım yok aslında. Sadece bildiğim şeyler bunlar."
"Bilmediklerin ne peki?"
Yeniden omuz silktim. "Bilmediklerimi de bilmiyorum."
Cevabım Melis'i güldürdü. "Desene durum vahim."
"Aşk da vahim bir durum değil mi zaten?"
Bora, arabanın kapısını açınca konuşmaya daldığımız için ikimiz de aynı anda sıçradık. Hiçbir şey demeden arabayı çalıştırınca sabırsızca öne doğru eğildim. Melis de dikkat kesilmişti. "Eee, ne konuştunuz Demir'le?" diye sordum hemen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAŞKA
Fiksi UmumBAŞKA... Her şey o cümleyle başladı. Bu cümle, öylesine güçlü bir cümleydi ki daha bir çift göz onu gördüğü anda başlamıştı pek çok şeyi değiştirmeye. Karar verildi ve yeniden yazılmaya başlandı hayat defterine satırlar. Hayal bile edemeyecek...