BAŞKA...
Her şey o cümleyle başladı. Bu cümle, öylesine güçlü bir cümleydi ki daha bir çift göz onu gördüğü anda başlamıştı pek çok şeyi değiştirmeye.
Karar verildi ve yeniden yazılmaya başlandı hayat defterine satırlar.
Hayal bile edemeyecek...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Gözlerimi boşluğa dikmiş öylece bakıyordum. Saat gece yarısına geliyordu ve ben saatlerdir burada böyle, hiç kıpırdamadan oturuyordum. Ağlamıyordum artık, ağlayamıyordum. Gözyaşlarım bitmişti sanki. Sakinleşmiştim. Ne mahvolan hayatımı düşünüyordum ne de yıllarca içinde yaşadığım yalan hayatı. Kızgın da değildim artık. Yoktu hiçbir şey. İçimde yine o kocaman ve anlamsız boşluk vardı sadece.
Demir, telefon konuşmasını bitirip yanıma oturdu. "Murat abi seni görmek istiyor."
Başımı iki yana salladım. Hiç kimseyi görmek istemiyordum. Sadece sessizce, hiçbir şey düşünmeden oturmak istiyordum. İçimdeki o koca boşluk beni yutsun istiyordum. Kapı çaldı. Demir kapıya bakmak için ayağa kalktığında koltuğa uzanıp bacaklarımı kendime çektim.
"Abi, sırası değil. Daha sonra konuşursunuz. Kimseyi görmek istediğini sanmıyorum." Demir'in sesi ve hemen arkasından onun sesi. Güven Kozcu, biyolojik babam.
"Onu görmem lazım Demir. Konuşmam lazım."
Sesindeki yalvaran ton gözlerimi bir kere daha doldururken gözyaşlarımın kapalı gözlerimden akmasına izin verdim.
"Bugün değil." dedi Demir aynı kararlı tonda. "Ona zaman ver. Bekle biraz."
"Benim ne kadardır bu anı beklediğimden haberin var mı? İlk öğrendiğim anda kucaklamak istedim onu, ofiste ilk karşımda oturup gözlerini bana diktiğinde anlatmak istedim her şeyi." Sesi gittikçe boğuklaşıyordu ve gözyaşlarım daha hızlı akıyordu artık. "Ölümden döndüğünde, hastanede yatarken, kızımın hayatını kurtarmışken ben onun elini bile tutamadım Demir. Sarılamadım ona. Tek isteğim ona bir kerecik olsun sarılmak. Bana bekle deme. "
Daha fazla dayanamadım. Gözyaşlarımı silerek ağır adımlarla kapıya gittim. Demir beni görünce hiçbir şey demeden kapının önünden çekildi. Güven Kozcu, yavaş adımlarla içeriye girdi. Şişmiş gözaltları ve kanlanmış gözleriyle derinde ama en derinlerde ufak bir sızı duysam da başımı dik tutmaya çalıştım.
Geri çekilmemi bekliyormuş gibi ufak bir duraksamadan sonra hızla aramızdaki mesafeyi kapattı ve bana sımsıkı sarıldı. "Kızım..."
Kollarının arasında kaskatı bekledim. Gözyaşlarımın ıslattığı ceketine baktım sadece. Bekledim. Bir süre böyle kaldıktan sonra geri çekilip bu defa yüzümü ellerinin arasına aldı. "Eyşan'a o kadar çok benziyorsun ki, gözlerin hariç ama gözlerini benden almışsın."