Bölüm 58

140 6 3
                                    

PERA - YANDIM

Peri'yle Peri kendini daha iyi hissedip bir şeyler yiyebilene kadar üç gün Demir'in evinde kalmıştık. Demir de her ne kadar onun bizimle kalmasına gerek olmadığını söylesem de bizimle birlikte kalmıştı. Peri bu üç gün boyunca Demir'in odasında kaldığı için biz de Demir'le salondaki kanepeleri paylaşmıştık.

Çok az bir zaman önce birbirimize sarılıp uyurken şimdi karşılıklı kanepelerde birbirimizden uzak uyumak berbat bir duyguydu. Artık bırak sarılarak uyumayı, ona doğru dürüst bakamıyordum bile. Bakışlarını üzerimde hissettiğim için uyanık olsam bile ya gözlerimi kapatıyordum ya da ona arkamı dönüyordum.

Onu çok özlüyordum. Her şey mükemmel giderken bir anda her şey tersine çevrilmiş, birbirimizden tahmin edemeyeceğimiz kadar uzak düşmüştük. İçimden bencil bir ses boş ver diyordu. Git Demir'in yanına, yine sıkıca sarılıp kokusunu içine çek ve de ki ne olursa olsun beni bırakma. Eğer bunu yaparsam ne olacağını çok iyi biliyordum. Demir beni sıkıca sarmalayacak ve kulağıma fısıldayacaktı. Seni hiç bırakmayacağım küçük sevgilim. Ne olursa olsun.

Bunu yapmakla ilgili müthiş bir istek vardı içimde. Demir'in bir an olsun tereddüt etmeyeceğini de biliyordum ama diğer taraftan yapmayacağımı, daha doğrusu yapamayacağımı da biliyordum. Küçük bir çocuğun hayatını mahvedemezdim. Bunun yükünü taşıyamazdım.

Demir'in evindeki son sabahımızda Peri diğer günlerde olduğu gibi suskundu. Demir'le laf olsun diye havadan sudan konuşup sessizliği doldurmaya çalışıyorduk ancak, Peri'yi kendi evine bırakırken ikimiz de konuşmaktan yorulmuş, kendi iç dünyamıza çekilmiştik. Bu, bu defa gerçekten son görüşmemiz mi olacaktı?

Demir Peri'yi evine bırakıp neye ihtiyacı olursa olsun onu aramasını tembihledikten sonra beni de evime bıraktı. Babamların bizi birlikte görmelerini istemediğim için sokağın başında durmasını istedim Demir'den. Arabadan inerken yüzüne bakamıyordum ama o da benimle arabadan inince kaçınılmazın yaklaştığını hissedip ona doğru döndüm.

"Son görüşmemiz mi?" diye sordu yüzündeki buruk gülümsemeyle.

Gülümsemeye çalıştım. "Öyle olmasını umuyorum."

"Benden bu kadar çok mu kurtulmak istiyorsun?" diye sorarken gözleri, sözlerimin ötesindeki ruhumu görmek istermiş gibi bakmıştı gözlerime.

Gözlerimi kaçırdım. "Böylesi çok zor. Birbirimizi ne kadar çok görürsek o kadar zor oluyor ikimiz için de."

Derin bir nefes aldı. "Haklısın. Her defasında gidişini izlemek öldürüyor beni."

"Ve maalesef bu alışılan bir şey değil." diye mırıldandığımda beni onaylayarak devam etti.

"İnsan kendini ateşe atmaya, yanmaya alışabilir mi hiç?"

"Umalım da bu son ateşe atlayışımız olsun."

Demir bir anda beni kendine çekip sıkıca sarılınca kollarım sanki bu anı bekliyormuş gibi beline dolanmıştı. İki damla gözyaşı yanaklarımdan süzülürken Demir'in fısıltıyı andıran sesi kulağıma çarptı. "İki saniye de olsa seni göreceksem, kokunu içime çekip ruhumu şenlendireceksem, birkaç saniye de olsa kollarım seni saracaksa Ada, ben ömrümün sonuna kadar yanmaya razıyım."

Kollarının arasından zorlukla geriye çekildiğimde düşündüğüm şey bir an önce ondan uzaklaşmaktı ama kendime engel olamadım. Çenesiyle boynu arasındaki yere ufak bir öpücük kondurup kokusunu derin bir nefesle içime çektim ve bir şey demeden, başımı kaldırıp yüzüne bile bakmadan hızlı adımlarla yürümeye başladım.

BAŞKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin