Bölüm 35

141 12 0
                                    

Babaannemin arkasından isteksizce salona yöneldim. İçeri girdiğimde gördüğüm manzara asla tahmin edemeyeceğim bir manzaraydı.

Babam, Melis ve Anıl...

"Sizin burada ne işiniz var?" diye boş bulunup kabaca bir soru sorduğumda babam gülümseyerek "Ada'cığım misafirlerimize böyle mi davranıyoruz?" dedi.

"Aslında biz pek de misafir sayılmayız." dedi Melis ayağa kalkıp.

Gözlerimi kırpıştırdım. "Şey, hoş geldiniz."

"Hoş bulduk." Önce Melis'le sonra da Anıl'la sarıldım.

"Ada biz Murat Bey'le de konuştuk. Her şeyin karmakarışık olduğunu biliyoruz. Bir şeylerin yoluna girmesi için zamana ihtiyacımız var ama bir yandan da vakit kaybediyoruz. Biz kardeşiz. Gelişen olaylar bizim dışımızda gelişti. Hepimizin uyum sağlaması gerekiyor ve biz birbirimize destek olmalıyız." diye konuşmaya başladı Melis ezberlediği bir konuşmayı yapan küçük bir çocuk edasıyla.

Gözlerim babama kaydı. Babam gülümseyerek başını onaylarcasına salladı. "Melis'e katılıyorum."

"Ben de katılıyorum." dedi Anıl. "Yetişkinler bazen işleri zorlaştırabiliyor. Bence bu defa biz bildiğimiz gibi yapmalıyız."

"Beni kardeşin olarak görüyor musun?" diye sordum Anıl'a şaşkınlıkla. Melis'in bu konuda ne düşündüğünü biliyordum ama Anıl'ın annesinin tarafında olduğunu sanıyordum.

"İki abla fikri korkutucu olsa da tabi ki seni kardeşim olarak görüyorum. İlk başlarda sadece biraz şaşkındım o kadar."

İyice sulu göz olmuştum. Her şeye ağlamayı alışkanlık haline getirmiştim son zamanlarda ama kendime engel olamıyordum. Anıl'a sımsıkı sarıldım. O da bana sarılınca daha çok ağlamaya başladım. Melis de kollarını ikimize dolayınca ilk kardeş sarılmamızı yapmış olduk.

Üçümüz de ağlamayla karışık gülmeyle birbirimizden ayrıldık. Babam ve babaannem de gözlerini siliyorlardı. "Makyajın aktı Melis." dedi Anıl burnunu çekerek. "Yine pandaya döneceksin."

Gülümsedim. Kardeşlerim vardı benim. Bu öylesine güzel ve güçlü bir histi ki. En azından hayatımın bir tarafında işler düzelmeye başlamıştı.

O gün hep birlikte vakit geçirdik. Birlikte yemek yedik. Babamla Melis tavla oynarken Anıl'la babaannemin bizim için yaptığı tatlılardan yedik. Bu arada Anıl'ın da tarihe çok büyük bir ilgisi olduğunu öğrendik. Babaannemle sohbet ederken o kadar hevesli ve heyecanlıydı ki Melis dakikalarca taklidini yapıp hepimizi gülme krizine soktu. Babaannem hemen savundu tabi Anıl'ı. Tarih konusunda bu kadar bilinçli olduğu için Anıl'ı tebrik etti ve ona okuması için kitaplar verdi.

Gece yatağıma yattığımda günler sonra huzur dolduğumu hissettim. Acı hala vardı, içimdeydi ama Melis ve Anıl konusunda mutluydum. Her şeyin yavaş yavaş düzeleceğini düşünüyordum. Demir konusu ise kapanmıştı. Bir daha onunla görüşmeyeceğime dair kendime söz vermiştim. Ondan vazgeçmek konusunda geç kaldığımın farkındaydım ama deneyecektim. Bu yola kendim girmiş, her şeyi kendim yapmıştım. Cezamı da kendim çekecektim.

Ertesi gün babamla birlikte çıktım evden. Ona stajı bıraktığımı söylemediğim için beni şirkete bırakmak için ısrar etti. Ben de ona okuldan sonra şirkete gideceğimi söyleyerek yalan söyledim. Bu durumu sonsuza kadar ondan saklayamazdım. Stajdan kaldığımı er ya da geç öğrenecekti ama şimdilik sessiz kalmak istiyordum.

Dersim olmamasına rağmen okula gidip kafeteryada bir şeyler atıştırdıktan sonra bahçeye çıktım. Bugün hava çok güzeldi ve dersi olmayan tüm öğrenciler dışarı çıkmış bu güzel havanın tadını çıkarıyorlardı. Ben de kendime kalabalık olmayan bir yer bulup çimenlerin üzerine uzandım. Güneş sıcacık ısıtıyordu gerilen bedenimi. Gökyüzünde tek bir bulut bile yoktu, masmavi bir sonsuzlukla uzanıyordu önümde. Gözlerimi kapattım.

BAŞKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin