Bölüm 31

156 12 2
                                    

Hayatı darmadağın olmuş bir kızım ben. Hastayım da sanırım, bilmiyorum. Arkadaşlarım bana öyleymişim gibi davranıyorlar. Hepsi biliyor her şeyi. Hatta on dokuz yıllık yalan hayatım benden daha çok dokundu onlara. Hepsi kırılacak bir eşyaymışım gibi davranıyor. Her an ağlayacak bir çocukmuşum gibi pışpışlıyorlar beni. Peri'yle aramız düzeldi. Bunun için mutluyum ama keşke günde on defa özür dilemese. Bora sürekli Melis ve benim aramda mekik dokumasa. Nihal sürekli girmediğim depresyondan çıkmam için beni alışverişe götürmeye çalışmasa. Zafer sürekli iyi olup olmadığımı sormasa. Sezin teyze beni her gördüğü yerde kenara çekip Peri'yle yarışırcasına özür dilemese, bana kendini anlatmaya çalışmasa.

Bu belki de garip gelecek çoğu kişiye ama ben, düşünülenin aksine berbat hissetmiyorum kendimi. Belki yeteri kadar düşünsem berbat hissedip depresyona girebilirim ama düşünemiyorum. Daha doğrusu bu konuyu düşünemiyorum. Düşünecek bir şey kalmadı çünkü. Kararımı verdim, zamana bıraktım. Her zaman yaptığım gibi önüme gelene kadar görmeyeceğim, ancak gördüğümde yaşayacağım.

Başka bir meselem var aslında benim. Beni, her şeyi, tüm hayatımı unutturacak kadar sarıp sarmalayan bir mesele. Demir Demir Demir... Hayatım altüst olmuş, benim tek derdim Demir. Aklımı, fikrimi, kalbimi, her şeyimi ele geçirdi. Uyuyorum o, uyanıyorum o.

Onu düşünürken nefes alamıyorum bazen. Öyle bir ağırlık oluyor ki içimde nefesim kesiliyor. Çok ağır bir yük taşıyormuşum gibi hissediyorum. Yorgun, bitkin, tükenmiş... Onun yanında olduğum zamanlar var bir de tabi. Havada süzülüyormuşum gibi hissettiğim zamanlar hani, kuş gibi hafif, bir tüy gibi. Kanımın damarlarımda ne kadar hızlı attığını hissediyorum onun yanındayken. İçime bir huzur doluyor. Sonsuz bir enerji patlıyor bedenimde. Renkler capcanlı sanki konuşuyorlarmış gibi daha da parlak geliyor gözüme.

Tesadüf diye bir şey yoktur hayatta. Kadere inanırım ben. Her şeyin bir nedeni vardır ve önünde sonunda olması gereken olur. Belki gecikir ya da bize gecikiyormuş gibi gelir. Çünkü her şey zamanında olur, olması gerektiği gibi olur. Biraz sabır, çokça umut...

Sabrım yok benim. Umutsa Demir'in bakışı, dokunuşu, gülüşü, kokusu, varlığı. Onun kadar, onun verdiği kadar. Bazen çok, bazen hiç yok.

Demir'i beş gündür görmüyorum. En son disiplin kurulunun toplandığı gün gördüm onu. O gün hiç aramadı beni. Ertesi gün de telefon ederek artık Koz – Er Holding'de çalışmamız gerektiğini söyledi.

Babasının yerine geçmesi gerekiyormuş artık. Eski çalıştığımız yeri tamamen Barış Bey'e devredecek, sadece arada bir oraya gidecekmiş. Koz – Er Holding yoğun bir döneme giriyormuş. Demir'in de bu zorlu dönemde Güven Kozcu'ya yardımcı olması gerekiyormuş. Çok geç saatlere kadar holdingde olması gerektiği için de eskisi gibi evde çalışamazmışız.

Bunu isteyen Demir miydi yoksa Güven Kozcu mu bilmiyordum ama Demir'in arkamdan iş çevirmeyeceğini biliyordum. Söylediği şeyi uzun bir sessizlikle karşıladığımda çalışacağımız süre boyunca benim istemediğim bir şeyin olmayacağına söz vermişti. Asla ben istemedikçe ne Güven Kozcu yanıma yaklaşacaktı ne de Demir beni bunun için zorlayacaktı.

Demir neden böyle bir şeye karar vermişti, ne olmuştu bilmiyordum ama itiraz etmemiştim ona. Zaten bunca zamandır benim için pek çok şey yapmıştı. Onu daha fazla zora sokmak istemiyordum. Stajımın bitmesine de çok az kalmıştı. O zamana kadar idare ederdim.

Bu durumu babama açıklamak zor olacaktı. Nasıl bir tepki vereceğini kestiremiyordum. Ona Melis, Anıl ve Gaye Hanım'la yaptığım konuşmayı bile anlatamamıştım zaten. Yine aynı şeyi yapıyor, sorunları biriktiriyordum.

BAŞKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin