Bölüm 59

126 7 2
                                    

Ben, Ada Soysal.

Her şeyi bilen ama mutluluğun sonsuz olmadığını bilmeyen o zavallı kız.

Ben, Ada Soysal.

Mutluluğun hepsini bir anda tüketen kız.

Mutluluğun bitebilen, tükenebilen bir şey olduğunu bilmiyordum. Hayat bir çöldü. Mutluluk da bize o çöle girerken verilen bir şişe suydu. Eğer çölde hayatta kalmak istiyorsak o suyu idareli bir şekilde kullanmamız gerekiyordu. Yavaş yavaş, geleceği hesaplayarak, korkarak içmeliydik o suyu.

Ben aptallık yapmıştım. Şımarıklık, müsriflik... Önümde daha uzun bir yol olduğunu bilmeme ve görmeme rağmen açgözlülük edip o suyun hepsini bir dikişte içmiştim. Şimdiyse elimde o boş şişeden başka hiçbir şey yoktu. İçim cayır cayır yanıyordu, boğazım kavruluyordu. Daha yürümem gereken çok yol vardı. Elimdeyse şu an içim kadar boş olan ve bana ağırlık yapmak dışında hiçbir faydası dokunmayan bir şişe vardı.

Siyahlar, beyazlar, çığlıklar vardı. Toprak vardı artık bana düşman. Bugün babam gideli on, babaannem gideli sekiz gün olmuştu. Ama ben hala nefes alıyordum.

"Buna izin veremem! Ada benim kızım ve bundan sonra benimle kalacak."

"Senden izin almıyorum Güven Kozcu. Ada bunca yıl senin varlığından habersiz yaşadı. Kan bağı dışında aranızda hiçbir bağ yok. Onun için hala bir yabancısın sen. Ada bundan böyle bizimle Antalya'da yaşayacak."

"Onu ne kadar geç bulmuş olursam olayım Ada benim kızım ve ben de onun babasıyım. Burada benimle ve kardeşleriyle yaşaması onun için en iyisi. Çok ağır şeyler yaşadı. Daha Murat Bey'in kaybını atlatamadan cenazede Melek Hanım'ı da kaybetti. Ada hiç iyi değil. Yemiyor, doğru dürüst konuşmuyor bile. Ya uyuyor ya da gözlerini duvara dikip öylece boşluğa bakıyor."

"Ben de bunu söylüyorum ya. Ada gerçekten iyi değil. Onu burada bırakamam. Burada kalırsa her şey onun için çok daha zor olacak. Daha bu yaşadıklarının üstesinden gelemeden bir de sizinle yaşamaya çalışacak. Gaye Hanım..."

"Ada'yla başka bir eve taşınacağım. Onu öyle zor bir durumda bırakmam."

Teyzem, kaza geçirdiğimizin ertesi günü eniştem Semih ve kuzenlerim Ediz ve Deniz abilerle gelmişti Antalya'dan. Onlar birkaç gün önce Antalya'ya geri dönmüşlerdi. Teyzem burada benimle kalmıştı. Bu süre boyunca da neredeyse her gün Güven Kozu'yla bu konu hakkında tartışmışlardı.

Odamın kapısı usulca açılırken gözlerimi kapattım. Güven Kozu ve teyzemin sessiz olmaya çalışıp başaramadıkları tartışmaları kulağıma daha net çarparken odamın kapısı kapandı.

"Ada."

Gözlerimi açmadım.

"Uyumadığını biliyorum." dedi bu defa Demir. Gözlerimi araladım. Elindeki yemek tepsisini çalışma masama koyup yanıma, yatağımın kenarına oturdu. "İlaçlarını içebilmen için önce yemek yemen gerekiyor."

"İçmek istemiyorum." dedim, zar zor çıkan sesimle doğrulup otururken.

Ciddi bir ameliyat geçirmiştim. Daha iyileşememiştim. Bir kolum kırıktı, bedenimin çeşitli yerlerinde ezikler ve yaralar vardı. Vücudunum pek çok yerinde de ağrım vardı ama ben bu histen rahatsız değildim. Bunların hiçbirinden rahatsız değildim. Hatta ağrılarımın olması, canımın yanması hoşuma bile gidiyordu. Geçsin istemiyordum.

Demir yüzümü ellerinin arasına aldı. "Ada yalvarırım yapma böyle."

Elini itekledim. "Uyumak istiyorum."

BAŞKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin