Bölüm 25

202 12 3
                                    


Babam ve babaannemi yolcu ederken babamın bin beş yüzüncü kez tembih ettiği şeylere bir kere daha başımı salladım. "Merak etme baba. Ben başımın çaresine bakarım. İlk defa yalnız kalmıyorum ki hem evde."

"Biliyorum canım. Ben sadece..."

Babam ve babaannem iki geceliğini Ankara'ya, babaannemin yeğeninin düğününe gidiyorlardı. Benim sınav haftam olduğu için ben gidemiyordum ve babam bu durumdan hiç de mutlu değildi.

"Evde yalnız kaldığını kimseye söyleme tamam mı?" dedi son olarak sesini alçaltarak.

Gözlerimi devirmemek için kendimi zor tuttum. Bunu yaparsam onu ciddiye almadığımı düşünecek ve bir ton laf edecekti. "Kime söyleyeceğim baba?"

"Kimseye." dedi. Fazlasıyla endişeliydi. "Bora'ya da söyleme hatta." dediğinde kaşlarımı çattım.

"Neden? Bora'ya neden söylemiyorum ki?" Bu sefer dayanamayıp gözlerimi devirdim. "Tabi, Melis'e söyler diye korkuyorsun değil mi?"

Babam yokluğunda Güven Bey'in bana yaklaşmasından, o mühim sır her neyse bana söylemesinden çekiniyordu. Ama bilmiyordu ki bu sırrı öğrenmek benim umurumda bile değildi. Düzelteyim, umurumdaydı aslında. Bu sır babamla Güven Bey'i nasıl bir noktada birleştirmişti merak ediyordum ama öğrenmek istiyor muydum? Hayır.

"Telefonunu yanından ayırma."

"Tamam."

"Yaptığın her şey hakkında bilgi ver."

"Murat, sence de çok abartmıyor musun?" diye söylendi babaannem sonunda bıkkınlıkla. "Ada küçük bir çocuk değil."

Ön cama uzanıp minnetle babaannemi öptükten sonra babama döndüm yeniden. "Evet baba. Yeter, gidin artık. Alt tarafı iki gece olmayacaksınız. Merak etme her şey yolunda gidecek."

"Balıklara yem vermeyi unutma Ada." diye seslendi babaannem de. Akvaryumdaki balıklarına fazlasıyla düşkündü.

"Merak etme babaanne unutmam."

Babam da nihayet gitmeye hazır hissettikten sonra arabaya bindi ve yola çıktılar. Ben de üzerimi değiştirip okula gittim. Yarın sınavımız vardı ve bugün hep beraber ders çalışacaktık. Daha doğrusu ben, bizimkilere ders anlatacaktım desek daha doğru olabilirdi.

Okula gittiğimde Bora, Zafer, Peri ve Nihal çoktan gelmiş beni bekliyorlardı. "E siz başlasaydınız." dedim bir sandalye çekip otururken.

Bora kalın bir kitabı pat diye önüme koydu. "Sensiz olmaz güzelim."

Kitaba şöyle bir bakıp dersi derste dinlemeyip sınavdan bir gün önce benden dinlemeyi tercih eden güzel arkadaşlarıma daha akılda kalıcı bir şekilde örnekleyerek anlatmaya başladım. Hepsi dikkatle beni dinliyorlardı. Ders anlatmayı seviyordum. Aile mesleği olduğu içindi sanırım, öğretmenlik konusunda da iyiydim.

Molalar vererek üç saate yakın ders çalıştık. Tartışmalar yaptık. Peri dışında herkes yarınki sınav konusunda kendine güvenmeye başlamıştı. Peri'nin sınav korkusu vardı. Çok tedirgin oluyor, heyecandan her şeyi unutuyordu. Bunda ailesi tarafından yapılan baskının da etkisi büyüktü elbette. Notlar konusunda aşırı baskıcı davranıyorlar, Peri'yi sıkboğaz ediyorlardı. Kızcağız da bunca stresten bildiğini de unutuyor, çok zorlanıyordu.

Çalışmayı bitirdiğimizde hepimiz birer tatlı sipariş edip havadan sudan konuşmaya başladık. Zafer'in tanıtım gecesinde bir kızla tanışıp sevgili olması şu anki en önemli konumuzdu. Nihal onu kız hakkında soru yağmuruna tutarken Bora sırıtarak –muhtemelen Melis'le – mesajlaşıyordu. Peri de sessizce pastasını didikliyordu.

BAŞKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin