BAŞKA...
Her şey o cümleyle başladı. Bu cümle, öylesine güçlü bir cümleydi ki daha bir çift göz onu gördüğü anda başlamıştı pek çok şeyi değiştirmeye.
Karar verildi ve yeniden yazılmaya başlandı hayat defterine satırlar.
Hayal bile edemeyecek...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
ADA SOYSAL
Biraz daha yaklaştım. "Saat on iki." diye fısıldadı.
"Ve?" Benim de sesim kısık çıkmıştı. Bir anda nasıl bu duruma gelebildiğimizi, nasıl bu kadar yakınlaştığımızı gerçekten anlamamıştım. Hiç de öyle bir hava yoktu ortamda ama birden, ne olduysa olmuştu ve biz şimdi birbirimize bir nefes uzaklıktaydık.
"Bir saat doldu. Artık seni eve bırakmam gerekiyor."
Yavaşça salıncağımı bıraktı. Salıncak geriye doğru giderken saçlarım da öne doğru havalanmıştı. Başımı demirlere yasladım. Bu yaptığı çok acımasızcaydı. Ne kadar canımı yaktığının farkında mıydı acaba? Beni nasıl bir oyuna getirdiğinin farkında mıydı? Belki öylesine yaptığı bir şeydi, dediği gibi hiçbir şeydi yaptığı onun için. Bana olansa pek çok şeydi.
"Ada." diye mırıldandı. Salıncaktan kalkmıştı. Yanımda benim de kalkmamı bekliyordu.
Yavaş hareketlerle ayağa kalktım. Harika, balkabağına tek başıma dönüşmüştüm.
* ********* ** ********* ******** ******
Kafeteryada açılmak için ikinci kahvemi yudumlarken bir yandan da hala Demir'e kızıyordum. O, dün gece yarım bırakmış olabilirdi her şeyi ama ben gördüğüm rüyalarımla tamamlamıştım geceyi. O kadar çok rüya görmüştüm ki doğru dürüst uyuyamamıştım. Rüyalarımın hepsinde de Demir'i görmüştüm. Yine salıncağımdan tutmuş, beni kendine doğru çekmişti. Ve bu defa bırakmamıştı. Daha da çok çekmişti. Salıncağın demirleri değmişti ilk önce birbirine, gözlerimi kapatmıştım. İşte şimdi bırakacak beni, diye düşünmüştüm ama bırakmamıştı. Sonunda birbirine değmişti dudaklarımız. Yavaşça öpmüştü beni, yumuşacık. Salıncağımı bırakmış, yüzümü ellerinin arasına almıştı sonra. Rüya işte, hiç de korktuğum gibi olmamış, salıncağım geriye gitmemişti.