"Ada yemeğinle oynama."
Başımı kaldırmadan konuştum. "Sana aç olmadığımı söylemiştim." Babam iç çekip çatalını yavaşça yerine bırakınca bakışlarımı ona çevirdim. "Çok üstüme düşüyorsun ve ben artık bundan çok sıkıldım baba."
"Onca şey yaşadın canım. Baban da ben de senin için endişeleniyoruz." dedi babaannem yumuşak bir tavırla.
"Size söyledim. Her şey bitti artık. Bir daha o aile bana yaklaşmayacak. Neden beni dinlemiyorsunuz?" Sinirden sesim titreyeme başlamıştı. Ama gerçekten artık çok bunalmıştım. Babamın bir daha beni gözünün önünden ayırmayacağını söylerken bu kadar ciddi olacağını düşünmemiştim. Markete bile onunla gidiyordum.
"Bunu bıçaklandığın zaman hastanede yatarken de söylemiştin." dedi babam sert bir sesle. "O zaman seni dinlemiştim ve şikayetçi olmamana ses çıkarmamıştım. Bir daha bu hatayı yapmayacağım."
"Hayatım boyunca beraber mi dolaşacağız?" dedim alayla. "Gerçekten mi?"
"Abartma. Elbette hayatın boyunca beraber dolaşmayacağız. Ayrıca seni kısıtlıyormuşum gibi konuşuyorsun ki..."
"Çünkü kısıtlıyorsun." diye araya girdim.
Babam kaşlarını kaldırarak gözlüklerinin üzerinden konuştu benimle. "Yarın arkadaşlarınla beraber sinemaya gitmene müsaade ettim. Bu pek kısıtlanmış bir yaşam sayılmaz öyle değil mi?"
"Kalabalık olursak gitmeme izin vereceğini söylediğin için nerdeyse bir düzine kişi gidiyoruz sinemaya. Okul gezisi gibi!"
"Fena mı daha fazla sosyalleşmiş olursunuz."
Çatalımı sertçe tabağımın içine bırakıp ayağa kalktım. Babaannem korkuyla sıçrarken babam "Ada!" diye bağırdı.
"Ne var!"
"Murat sakin ol lütfen." Babaannem sakinleştiren bir tavırla babamın masanın üzerindeki elini tuttu. "Anlayışlı olmamız lazım. Çok şey yaşadı."
"Anne bırak Allah aşkına! Ada'nın yaşadıkları yüzünden mi böyle davrandığını düşünüyorsun? Onun bu tavırlarının, şımarıklıklarının tek sebebi Demir." dedi babam öfkeyle.
Adını duymamla gözlerimin yaşlarla dolması bir olmuştu. Babaannemin bakışları bana çevrilirken babam, acımasızca gözlerime bakarak konuşmaya devam etti. "O dönmeyecek Ada. On iki gün oldu gideli. Seni ne aradı ne de sordu. Ulaşmaya çalıştın. Telefonlarına çıkmadı. Bırak artık kızım."
Gözümden akan bir damla yaşı hızlıca silip zorlukla yutkundum. "Umurumda değil artık zaten."
"Olmasın." dedi babam daha yumuşak bir sesle. "Aranızdaki şey her ne ise en başından beri yanlıştı zaten."
Bunu elli kere falan Demir'den de duymuştum. Herkes bunu bir hata olduğunu düşünüyordu. Belki de ben de kabul etmeliydim artık bunu. Başımı salladım burnumu çekerek. "Evet, hataydı." Sesim boğuklaşmaya başlayınca sustum ama kendimi tutamadım ve olduğum yere çöküp hüngür hüngür ağlamaya başladım.
Babamla babaannem hemen masadan kalkıp yanıma geldiler. Babaannem hemen yanıma eğilip bana sımsıkı sarılırken babam da hafifçe saçlarımı okşadı.
Ne kadar süre böyle kaldık bilmiyorum. O kadar çok ağladım ki ben bile şaşırdım kendime. Ama sonra şaşırmamın gereksiz olduğunu fark ettim. Bu ayların birikimiydi çünkü. Aylardır onca şey yaşamama rağmen aileme hiçbir şey belli etmemek, onları üzmemek için gizlice, sessizce ağlamıştım. Şimdiyse onlardan saklayacak bir şeyim kalmamıştı. İçimi boşaltmıştım tamamen. Geriye sadece sessiz iç çekişlerim kalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAŞKA
Genel KurguBAŞKA... Her şey o cümleyle başladı. Bu cümle, öylesine güçlü bir cümleydi ki daha bir çift göz onu gördüğü anda başlamıştı pek çok şeyi değiştirmeye. Karar verildi ve yeniden yazılmaya başlandı hayat defterine satırlar. Hayal bile edemeyecek...