Bölüm 43

156 10 3
                                    

İyi okumalar, iyi dinlemeler

Duyduğum gürültü beni uykumun en derin kuytularından çekip çıkarırken gözlerim hissettiğim korkuyla kocaman açıldı. Daha ilk gürültünün korkusunu atlatamadan onu takip eden tiz çığlıksa bedenimin yattığım yatakta kaskatı kesilmesine neden oldu.

Bir şeyler kırılıyor, birisi, bir kadın çığlık atıyordu. Algım açılana ve sakinleşene kadar kaskatı bir şekilde yatakta yatmaya devam ettim. Birileri bir yerlere koşuyordu şimdi gürültüyle. Çığlık kesilmişti ama kırılma sesleri devam ediyordu.

Sanki bu gürültü içinde ayak seslerim duyulacakmış gibi yataktan kalkıp ayakkabılarımı giydikten sonra dikkatlice kapıya doğru yürüdüm. Odamdan çıkıp çıkmamak konusunda kararsızdım. Dışarıda neler olduğunu merak ediyordum ama diğer yandan gerçekten korkuyordum. Bu evden ciddi anlamda korkmaya başlamıştım artık.

Merakıma yenilip yine ses çıkarmaktan korkarak yavaşça kapının arkasındaki sandalyeyi çektikten sonra kapının kilidini açtım. Sesler üst kattan geliyordu. Hikmet Koçak'ın sesini duydum. "Doktoru arayın!" diye bağırıyordu.

Birine bir şey olmuş olmalıydı. Bir kararsızlık anı daha yaşadıktan sonra vazgeçmek için kendime fırsat vermeden hızlı adımlarla üst kata çıktım. Son basamağa gelmiştim ki evin yardımcısı Seher ve daha önce görmediğim bir kadın koridorun sonundaki odadan çıktılar. Seher ağlıyordu, yanındaki uzun boylu kadın da tek elini Seher'in beline dolamış, duyamadığım bir şeyler fısıldayarak Seher'in yürümesine yardım ediyordu. Seher'in elinden attığı her adımda zeminin beyazlığıyla tezat oluşturacak koyulukta kan damladığını gördüm.

"Ne oldu?" diye sordum yanımdan geçerlerken.

Seher "Mete Bey..." diye başladı ancak yanındaki kadın uyaran bir tavırla dirseğinden tutunca bir şey söylemeden sessiz hıçkırıklarla arkasında kan damlaları bırakarak yanındaki kadınla merdivenden inmeye başladı.

Kan damlalarına basmamaya özen göstererek hala anlaşılmaz gürültülerin geldiği odaya doğru yürüdüm. Odada göreceklerimden korkuyordum ama tüm bunların sebebi Mete'yse onun neler yapmış olabileceğini az çok tahmin edebiliyordum.

Kapının önünden içeri girmeden baktım odaya. Oda savaş alanına dönmüştü. Kırılacak ne kadar eşya varsa hepsi paramparça olmuştu. Her zaman Hikmet Koçak'ın yanında gördüğüm iki koruma delirmiş gibi bağırıp etrafı tekmelemeye çalışan Mete'yi zorlukla tutuyordu. Odanın bir köşesinde Hikmet Koçak sıkıntılı bir ifadeyle telefonla konuşuyordu. Onun hemen yanındaki İclal Hanım'sa sessiz iç çekişlerle parmakları dudaklarında, titreyerek Mete'ye bakıyordu.

Ne yapacağımı bilemez halde kapının önünde Mete'nin güçlü kollar arasındaki boş yere çırpınışlarına, İclal Hanım'ın endişeli yüzüne, yaşlı adamın yorgun ifadesine bakıyordum. O sırada aniden Mete'nin çırpınışları kesildi ve gözleri beni buldu. "Ada."

Bir anda korumalar dahil herkesin bakışları bana döndü. Kuruyan dudaklarımı ıslatıp gülümsemeye çalıştım. Mete de gülümsemişti. Kollarını korumaların ellerinden kurtarmak için yavaşça çekti bu defa. Korumlar sorarcasına Hikmet Koçak'a baktılar. Hikmet Koçak gözleri Mete'nin üzerinde hafifçe başını salladı.

Özgürlüğüne kavuşan Mete yavaş yavaş bana doğru yürümeye başlayınca istemsizce geriye doğru bir adım attım ama o sırada Mete'nin camların üzerine basarak yürüdüğünü görünce "Bekle." dedim. "B- ben sana gelirim."

Sanki biraz önce ortalığı birbirine katan o değilmiş gibi sakin bir gülümsemeyle başını salladı. Camlara basmamaya özen göstererek dikkatli adımlarla yanına yürüdüm.

BAŞKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin