Bölüm 66

129 6 6
                                    

İkiye On Kala - İyi ve Güzel Kadınlar Hep Ağlar

Ertesi sabah kan çanağına dönmüş gözlerle aynaya bakarken gece yatmadan önce gelişigüzel topladığım ve şu anda birbirine girmiş olan saçlarıma gözlerimi devirdim. "Bugün bu iş bitecek kuş yuvası."

Elimi yüzümü yıkayıp saçlarıma dolanmış olan tokayı saçlarımı yolarak çıkardım. Çok sıkılmıştım artık. Hızlıca bir duş alıp bin bir eziyetle saçlarımı taradıktan sonra ağzıma bir avuç mısır gevreği atıp ilaçlarımı yuttum. Ayça Hanım doğru dürüst kahvaltı yapmadan ilaç içmemem konusunda beni defalarca uyarmıştı. Bunun midem için çok zararlı olduğunu söylüyordu ama benim açıkçası pek umurumda değildi.

Islak saçlarımı tepemden sıkı bir topuz yapıp evden çıktım. Çalıştığım kafe yaşadığım eve yürüme mesafesindeydi. Kafenin hemen karşısındaysa bir kadın kuaförü vardı. Kararımı vermiştim. Bugün bu saçlardan kurtulacaktım. Bu kadar bunalmışken zaten Antalya'da neyimeydi benim belime kadar saçla gezinmem!

Kuaför salonunda iki adam ve iki kadın çalışıyordu. Boşta olan bir kadın gülümseyerek beni boş bir koltuğa buyur ederken gülümsemek için çaba harcamadım. Suratsız bir gıcık olmayı kabullenmiştim artık ve bu durum umurumda değildi. İçimden gelmiyordu. Böyleydim artık ben. Yapabileceğim, daha doğrusu yapmak isteyeceğim bir şey yoktu.

Koltuğa oturup topuz yaptığım ıslak saçlarımı açıp saçlarımın omuzlarımdan dökülmesini sağladım. "Küt kestireceğim."

Kadın, "Ah." diyerek parmaklarıyla saçlarımı düzeltti. "Fazlasıyla radikal bir karar."

Cevap vermedim.

"Depresyon mu?" dedi yüzünü buruşturup aynadaki yansımama bakarak.

Hiçbir şey söylemeden ifadesizce suratına bakmaya devam edince kadının da nihayet yüzündeki gülümseme soldu. Sohbet etmeyi sevmeyen müşterilerden olduğumu ve ona hiçbir şey anlatmayacağımı anlamıştı. Ciddi bir ifade takınmıştı yüzüne şimdi, saçlarımı inceliyordu. "Saçlarınızda boya yok, sağlıklı da, uzunluğu da güzel." Yeniden aynadan yansımama baktı. "Saçlarınızı satmak isterseniz siz bin lira verebilirim."

Omuz silktim. "Olur."

Kuaförden çıktığımda kendimi garip hissediyordum. Hatta omuzlarıma bile değmeyen saçlarımla çıplak hissediyordum. Kendimi bildim bileli ilk defa bu kadar kısaydı saçlarım. Gözlerim dolmaya başlayınca saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırıp kafeye doğru adımlarımı hızlandırdım. Verdiğim ani karar pişman etmişti beni. Düşündüğüm kadar, hatta hissettiğim kadar umursamaz değildim sanırım.

Kafeye girdiğimde bir müşterinin siparişi almakta olan Ecem'in gözleri şaşkınlıkla bana çevrilince "Selam." diye mırıldanıp omzuna dokunarak içeri geçtim. Sabahın erken bir saati olduğu için pek müşteri yoktu kafede. O yüzden Macit'le Ali içeridelerdi. Beni görünce ikisi de bir an tanıyamamış gibi garip garip suratıma baktılar. Kendini toparlayıp ilk konuşan Ali oldu. "Saçlar yakışmış."

Gülümsemeye çalıştım. "Sağ ol."

Macit dikkatli gözlerle çevremde dolanmaya başlayınca kaşlarımı çatarak ona baktım. "Uzun daha mı iyiydi sanki?"

"Kesinlikle!" diye Ecem belirdi yanımızda birden. "Nasıl kıydın o güzelim saçlara?"

Omuz silktim. Bu hareketi o kadar sık yapıyordum ki benimle özdeşleşmişti artık adeta. "Bin lira verdi kuaför kadın."

"Sattın mı saçlarını?" diye inanamayan bir ses tonuyla sordu Ecem. "Paraya mı ihtiyacın vardı?"

"Neden bizden istemedin?" diye sordu Macit. "Arkadaş değil miyiz biz?"

BAŞKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin