Bölüm 4

620 17 2
                                    


Demek beni buraya aldırıp, bana 'en iyi avukat'ıyla eziyet eden bu adamdı. Adamın yüzündeki bariz şaşkınlık yerini korurken kaşlarımı çatarak süzdüm. Orta boyluydu. Fit bir vücuda sahipti. Hafif kırlaşmış saçları geriye doğru taranmıştı. Üzerinde şık, gri bir takım elbise vardı. Yakışıklıydı yaşına göre. Şaşkınlığı yüzünden silinirken memnuniyetle gülümseyerek elini uzattı. "Tanıştığımıza memnun oldum."

Elini tutarken ben de gülümsedim. "Ben de memnun oldum, teşekkürler."

"Buyurun oturalım," dedi Demir Bey.

Güven Bey, elimi bıraktı. Yüzüme dikkatlice bakıyordu. Bir an acaba staj için çok küçük olduğumu mu düşünüyor diye düşündüm ama beni buraya kendisi almıştı. Yaşımın kaç olduğunu biliyor olmalıydı. Dikkatle yüzüme bakmaya devam ederken karşısındaki koltuğa oturdum.

"Samet Bey, senden övgüyle bahsetti," dedi yumuşak bir tonda.

Başımı salladım. "Abarttığından eminim."

Güldü. "Alçakgönüllü olduğundan da bahsetmişti."

Yine gülümsemekle yetindim.

"O, seni bu kadar anlatınca ne yalan söyleyeyim, bu kadar iyi bir öğrenciyi kaçırmak istemedim. Kendi şirketim bünyesinde, en iyi avukatımla yetiştirmek istedim," dedi hevesle. "Umarım memnun olmuşsundur."

Yan gözle Demir Bey'in her zamanki ifadesiz yüzüne baktım. Memnun değildim burada olmaktan. Memnun olduğumu söyleyip, yalan söylemek yerine bir kez daha gülümsedim.

"Belki mezun olduğunda burada çalışmak istersin."

Omuz silktim. "Kim bilir?"

Diplomatik cevaplar vermeye çalışıyordum. Kötü bir şey söyleseydim Güven Bey gittikten sonra Demir Bey'in elinde kalacaktım. Ayrıca hayatta burada çalışmam gibi, büyük laflar da etmek istemiyordum. Belki de –şu an çok zor olsa da- burayı sevebilirdim. Yine de koskoca şirket sahibinin, şirketinde çalışabilmem için bu kadar çaba harcaması da garip görünmüyor değildi gözüme. Bu büro, sadece şirkete bağlı bir avukatlık bürosuydu o kadar. Bildiğim kadarıyla şirket inşaat işleriyle meşguldü.

Güven Bey öne doğru eğildi. İlgili bir ses tonuyla konuşmaya başladı. "Samet Bey, senin okul birincisi olduğunu söyledi. Aynı zamanda dahi olduğunu söyledi."

Bana dahi denmesinden ve dahi olmamla öne çıkmaktan hoşlanmıyordum. Benim başka özelliklerim de vardı. "Öyle," diye mırıldandım. Sonra asıl merak ettiğim o soruyu sordum. "Güven Bey, neden şirketinizde çalışmamı istediniz?"

Şimdi Demir Bey de Güven Bey'e dönmüştü. O da vereceği cevabı merak ediyor gibiydi. Beni buraya alarak Güven Bey ona da emrivaki yapmıştı. Ne yazık!

Geriye yaslandı. "Yetenekli gençleri her zaman takdir etmişimdir. Demir de bilir. Biz şirket içinde hangi görevde olursa olsun tüm çalışanlarımızın en iyisi olmasına özen gösteririz."

Başımı salladım anlamış gibi ama anlamamıştım. Hala biraz garip geliyordu düşüncesi. Daha da garip olanı Güven Bey'in benimle tanışmak için buraya kadar gelmiş olmasıydı. Tüm çalışanlarına böyle mi davranıyordu merak ediyordum ama herkese karşı öyle olduğunu da sanmıyordum.

"Burada, ailenle mi yaşıyorsun yoksa yurtta mı kalıyorsun?"

"Ailemle yaşıyorum," diye cevapladım.

"Annen, baban ve sen yani?" diye üsteleyince gergince sırtımı dikleştirdim.

"Babam ve babaannemle beraber yaşıyorum."

BAŞKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin