Bölüm 54

134 7 2
                                    

Korku, beynimizin en ücra köşesine yerleşen zehirli bir bitki gibidir. Yavaş yavaş, sinsi bir hastalık gibi sezdirmeden büyür ve yine aynı sinsilikle fark ettirmeden tüm bedene yayılır. Kalbi fetheder. Onca güzel şeyin; aşkın, sevginin arkasına gizlenir ve uğursuz fısıltılarla kulağa en mutlu anlarda bile vesvese verir. Herkesin vesvesesi korkusuna göredir. Kiminin bir isimken, kimininki bir cümledir. Benim kulağımdaki vesveseyse tanımadığım, yüzünü bile bilmediğim bir kadına ait. Serena.

Aylarımı bu ismin gölgesinde, geçmişin izlerinde geçirmiştim ben. Görmediğim bu kadından nefret etmiş, yaşanıp bittiğini bilsem dahi deli gibi kıskanmış, zehrini kendi kendime akıtmıştım içime. En mutlu olduğum anlarda bile. Demir'in kulağıma adımı fısıldayıp bana ne kadar aşık olduğunu söylediği zamanlarda bile lanetim olmuştu bu isim. Bir gün döneceğinden, tüm varlığımı, Demir'i benden koparıp alacak diye korkmuştum. Ve bugün, bu korkum gerçek olmuştu. Serena dönmüştü.

"Ada?"

Görmez gözlerle izlediğim yoldan Demir'in adımı söylemesiyle gözlerimi ayırıp sevdiğim adamın gece karası gözlerine diktim gözlerimi. Gözlerine baktığım an boğazıma bir yumru yerleşmişti.

Gülümseyerek yanağımı okşadıktan sonra cebinden bir kumaş parçası çıkarıp bana uzattı. "Bağla gözlerini."

Normal zamanda elli soru sorardım neden gözlerimi bağlamam gerekiyor, nereye gidiyoruz diye. Ancak şu an zihnimde çok daha önemli bambaşka sorular kanat çırpıyordu ve ben o kanatlara tutunmuş karanlığın içine çekiliyordum. Bir şey söylemeden Demir'in istediğini yerine getirip gözlerimi bağladım.

"Sana iki sürprizim var. Hangisine daha çok şaşıracaksın acaba?" derken sesi neşe doluydu.

Demir Serena'nın dönüşünün üzerinde fazla durmamıştı. Ben bu konuda sorular sormak isterken gereksiz bir konuymuş gibi geçiştirmiş, elimden tutup beni arabaya bindirmişti. Merak ediyordum. Bu konu gerçekten Demir için bu kadar önemsiz miydi yoksa Demir sadece beni üzmemek için rol mü yapıyordu?

Değişik bir yolculuk oluyordu. Demir konuşuyor, normal zamanda bir an susmayan ben sadece susuyor, bana içimdeki karanlığın yansıması gibi gelen karanlığı izliyordum.

Demir sonunda bir yerde durdu. Gideceğimiz yere gelmiş olmalıydık. Arabadan indiğinde hala kıpırdamadan yerimde oturuyordum. Benim olduğum tarafa dolaşıp kapımı açtı. Elimden ve belimden tutup dikkatle inmeme yardım ederken sesini saklayamadığı bir heyecan bürümüştü.

İçim hiç rahat değildi ama kuruntularımla geceyi mahvedip Demir'in hevesini kırmak istemiyordum. O yüzden bir süreliğine de Serena'yla ilgili sancılı düşüncelerimi bir kenara bırakıp dikkatimi Demir'e vermeye çalıştım. "Aklıma bir korku filmi geldi." diye mırıldandım. "Oğlan da sevgilisinin gözünü sana sürpriz yapacağım aynen böyle bağlıyordu. Sonra kıza yürümesini söylüyordu. Sonunda kız uçurumdan aşağıya düşüyordu."

Saçlarımı bir omzumda toplayıp dudaklarını kulağıma yapıştırdı. "Benim daha yaratıcı fikirlerim var." dedi sesine korkutucu bir hava katarak.

On beş- yirmi adım daha attıktan sonra Demir ellerini belime dolayınca durdum. "Geldik mi? Beni burada mı kurban edeceksin?"

Kısık sesle güldü. "Daha önce hiç bu kadar güzel kurbanım olmamıştı. Bunun karşılığını gençlik ve uzun bir yaşam olarak alacağımı umut ediyorum."

Demir'in arkamdan önüme geçtiğini hissettim. "Kurban etme ayinine başlayacak mısın yoksa gözlerimi açayım mı?"

"Bekle bir saniye."

BAŞKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin