BAŞKA...
Her şey o cümleyle başladı. Bu cümle, öylesine güçlü bir cümleydi ki daha bir çift göz onu gördüğü anda başlamıştı pek çok şeyi değiştirmeye.
Karar verildi ve yeniden yazılmaya başlandı hayat defterine satırlar.
Hayal bile edemeyecek...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Sakın uyuma Ada. Dayan. Sakın uyuma."
Gözlerimi zorlukla açarken ses çıkarmamak için dişlerimi sıkıyordum. Canım çok yanıyordu. Demir, bir gömlekle karnıma bastırarak kanayan yere tek eliyle tampon yapıyordu. Ağzımdan acı dolu bir inilti yükseldi.
"İyi mi?" diye soru Mete önden. Arabayı o kullanıyordu. Ben arkada Demir'in kucağında yatıyordum.
Demir, ona cevap vermek yerine alnıma yapışan saçlarımı şefkatle geriye itekledi. Terlemiştim sanırım ama sıcak hissetmiyordum aksine donuyordum. "Üşüyorum." dedim zar zor çıkan sesimle. Gözümden akan bir damla yaşın saçlarımın arasına karıştığını hissettim.
"Acele et!" diye tısladı Demir. "Eğer ona bir şey olursa seni öldürürüm. Yemin ederim öldürürüm."
Mete hiçbir şey söylemedi.
Gözlerim yeniden kapandı. "Ada, aç gözlerini!" Sesi kulağıma yankı yapıyor gibi geliyordu.
Gözlerimi zar zor araladım. Gözyaşlarımdan olsa gerek her yeri bulanık görüyordum. Kuruyan dudaklarımı yaladım. "Mete'yle olduğumu nereden biliyordun?"
Elini yanağıma koydu. "Mete, diye mesaj atmışsın."
Sadece Mete yazabildiğimi hatırlıyordum mesajda. Demek ki o karışıklıkta göndermiştim. "Nasıl buldun beni?" dedim kesik kesik çıkan sesimle.
Yanağımı okşadı. "Telefonuna bir takip programı indirmiştim."
Hangi ara yapmıştı ki? Normal şartlarda bu beni kızdırırdı. Ama şu an o kadar gereksiz geliyordu ki. Gülümsemeye çalıştım ama bu çabam acıyla iç geçirmemle son buldu. "Şşş." dedi yüzünü yüzüme yaklaştırırken. Alnını alnıma yaslamıştı. Gözlerimi kapattım.
Ölecek miydim? Buraya kadar mıydı? Bu muydu benim de sonum? İyi ama ben daha yaşayamamıştım ki. On dokuz yaşındaydım sadece. Ölmek için çok erken değil miydi? Haksızlıktı bu.
Bir an ölen çocukları düşündüm, bebekleri. Asıl onlara haksızlıktı. Ben yine de bu kadar yıl yaşamıştım. Onlardan kaç yaş büyüktüm. Onlar ölüyorsa ben de ölebilirdim değil mi? Ölüm adil değildi, tıpkı yaşadığımız hayat gibi. Ne kadar yaşadığımıza ne yaşadığımıza bakılmıyordu.
Demir, yüzünü yüzümden uzaklaştırdı. "Gözlerini aç Ada."
Dediği şeyi zorlanarak yapıp yüzüne baktım. Son defa bakıyor olabilirdim yüzüne, gözlerine. Gözlerinin gecesini kattım içime. Son gördüğüm yüz onunki olabilirdi. Bu düşünce gülümsememe neden oldu. Yüzüne dokunmak istedim ilk kez, son kez ama kolumu kaldıramadım.
"Sana bir şey söylemem lazım." dedim zar zor çıkan sesimle.
"Yorma kendini."
"Bir daha böyle bir şansım olmayabilir." diye fısıldadım. Onu sevdiğimi söylemek için bu son şansımdı belki de.