Şuşu'ma..:)
Hayat için planlar yapmakla geçer ömrümüz. Beş yıl sonrası, bir ay sonrası, bir hafta sonrası ve yarın için. Kafamız olmasını istediğimiz şeylerle doludur. Yaptığımız planlara göre gelişsin isteriz her şey, düşündüğümüz gibi olsun. Sürprizler olmasın bizi yolumuzdan çevirecek, pürüzler çıkmasın.
Annemi beş yıl sonrası için yaptığım planlardan üç yıl önce kaybettiğim zaman plan yapmaktan vazgeçtim ben. Yaptığımız planların bizi hayal kırıklığına uğratmaktan başka bir anlamı yok çünkü. Ne derler bilirsiniz: İnsanlar plan yapar, Tanrı yukarıdan güler. Hayatımız tam bir komedi filmi gibi desenize.
Bu yüzden önüme geldiği gibi yaşarım ben her şeyi. Düşünmeden, fazla üzerinde durmadan. Gözlerimin önüne gelene kadar görmem hiçbir şeyi. Tıpkı Demir'e aşık olmaya başladığımı göremediğim gibi. Ben Demir'e aşık olmayı hiç düşünmedim. Sadece oldum.
Sabah gözlerinizi açtığınızda duyduğunuz ilk şeyin aşık olduğunuz adamın kalp atışları olduğunu düşünün, aldığınız ilk kokunun onun kokusu olduğunu, gördüğünüz ilk şeyin onun yüzü, onun gözleri olduğunu düşünün. Ben bunu hayal etmeye bile cüret edemezken, bugün öyle başladım güne. Demir'in kalp atışıyla, onun kolları arasında, onun kokusuyla, onun gözleriyle.
Nasıl olduğunu sormayın, hiç bilmiyorum nasıl o halde uyandığımızı. Düne dair en son aklımda kalan şey çok uykumun olduğu ve Demir'in uyumam için bana izin verdiği. Geri kalan kocaman bir siyah. Eğer güne gözümü böyle açacağımı bilseydim, gözlerimi bile kırpmaz, nefes bile almaz, sadece anın tadını çıkarırdım. Bir daha böyle bir an yaşamak istiyordum. Ama bu sefer bilerek yaşamak istiyordum, sonradan fark ederek değil.
Zafer, "Peri uyuyakalmış. Sınava yetişemeyecek sanırım." dediğinde düşüncelerimden sıyrılarak başımı kaldırdım.
"Ya, delirmiştir şimdi o." dedi Nihal hemen telefonunu eline alarak. "Bir de ben konuşayım."
"Hiç arama. Benimle bile doğru dürüst konuşamadı, ağlıyordu."
Yüzümü buruşturdum. Peri bütünlemelere kalırsa ailesi çok kötü kızardı. Peri'yi toparlamak çok zor olurdu o zaman. "Belki yetişir." dedim saatime bakarak. Sınava yedi dakika vardı.
"Evden yeni çıkıyormuş." dedi Zafer.
Rüya Hoca bir dakika bile geç kalsa kimseyi almazdı sınava. Peri'nin bütünlemelere kalmaması gerekiyordu. Bir şeyler yapmak gerekiyordu ama ne?
Aklıma gelen fikirle sırtımı dikleştirdim. Yapabilir miydim? Biraz cesaretle neden olmasındı ki?
Çantamı alıp ayağa fırladığımda gözler bana çevrildi. "Benim bir işim var." dedim yeniden saatime bakıp.
"Ne işin var?" dedi Bora başını kitaptan kaldırarak. "Sınava geç kalırsan almaz o Rüya manyağı. Sınavdan sonra hallet işini."
"Şimdi halletmem gerekiyor." deyip koşarak koridora çıktım ama hemen koşmayı kesip hızlı adımlarla ama dikkat çekmeden en üst kata çıkmaya başladım.
"Ada."
Kaan bir anda yanımda bitivermişti. "Kaan şu an çok meşgulüm, sonra konuşalım olur mu?"
Önüme geçti. "Özür dilerim dün fazla ileri gittim."
Zaman daralıyordu! "Tamam, affettim. Sorun değil."
Yanından geçmeye çalıştım ama omuzlarımdan tutup yeniden önüme geçti. "Ada..."
Gözlerimi devirdim. "Gerçekten çok acelem var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAŞKA
Ficção GeralBAŞKA... Her şey o cümleyle başladı. Bu cümle, öylesine güçlü bir cümleydi ki daha bir çift göz onu gördüğü anda başlamıştı pek çok şeyi değiştirmeye. Karar verildi ve yeniden yazılmaya başlandı hayat defterine satırlar. Hayal bile edemeyecek...