Hayatım boyunca hep çok sevilen oldum ben. Lise dönemimin bir kısmı hariç her zaman gruplara ilk seçilen kişi, arkadaş olunmak istenen kişi oldum. Sevgiyi çokça tattım bu yaşıma kadar. Annem çok severdi beni. Babam, babaannem de öyle. Yaptığım yaramazlıklar affedilirdi mesela. Öğretmenlerim ilk önce kızar, sonra dayanamaz başımı okşarlardı. Müdür benden gururla bahsederdi. Sınıf arkadaşlarımın anneleri, çocukları hep benimle oynasın isterlerdi. Doğum günlerim çok kalabalık olurdu. Çocuklar benimle arkadaş olmak için birbirleriyle yarışırlardı.
Sevgi için hiç çaba sarf etmedim. Herkes bir şekilde beni hep çok sevdi. Babaannem bende şeytan tüyü olduğunu söylerdi. Sana içi ısınmayan insan olamaz bu dünyada, derdi. Sen bir gülersin, karşındaki bin güler, derdi.
Sevilmek benim için basitti. En çok ben sevilirdim. Sevildiğim gibi severdim. Güzel severdim. Bu zamana kadar sevmenin sadece mutluluk verdiğini bilirdim. Güven verirdi sevgi. Neşe, heyecan verirdi. Sevmek güzellik getirirdi. Sevmenin bu kadar acıtacağını bilmezdim. Acıtabileceğini bilmezdim.
"Ben başkasına aşığım."
Bu tek cümle, üç kelime... Karnıma girip az daha ölmeme neden olacak olan o bıçak bile bu kadar acıtmamıştı canımı. Bir bıçak, tabanca öldürmezdi belki insanı ama sözcükler öldürebilirdi. Demir'in gece karası gözlerine bakarken dudaklarından dökülen sözcükler ruhumun derinliklerinde bir yerlere saplanırken anlamıştım bunu.
Gergin yanaklarım müthiş bir çabayla hareketlendi. Gülümsüyordum sanırım. Ya da en azından öyle olduğunu umuyordum. "Güzel." dedim kulaklarıma dolan yabancı sesimle. "O da seni seviyor mu? Âşık mı sana?"
Gözlerime bakmadan başını salladı. "Senin adına sevindim." dedim tüm samimiyetimle. "Sevdiğin tarafından sevilmek güzel olmalı."
Tırnaklarım avuçlarımı kesiyordu. Sakinliğimi koruyarak konuşmaya devam ettim. "Beni öptüğünde de o kıza âşıktın."
"Ada bunu bu kadar zorlaştırmasan. Bu senin için de benim için de zor."
Sanki hiç araya girmemiş gibi devam ettim. "Beni öptüğünde âşık olduğun kızı aldatmış olduğunu biliyorsun değil mi?"
"Ada..."
Gözlerimi kapattım ve sabırla tekrar ettim. "Beni öptüğünde âşık olduğun kızı aldatmış olduğunu biliyorsun değil mi?"
Kısa bir süre sessizlik hüküm sürdü aramızda. Demir'in derin bir iç çektiğini duydum. "O ana kadar ona âşık olduğumu fark etmemiştim."
Dudağımı iç taraftan sertçe ısırdım. Gücümün son kırıntılarıydı. "Beni öptüğünde mi fark ettin ona âşık olduğunu?" Sesim, hislerimin aksine düz ve umursamaz çıkmıştı.
Konuşmadı. Gerek yoktu. Arabadan sakince indim ve ters istikamete doğru yürümeye başladım. Yürüdüm. Belki de yerimde saydım. O an ne yaşadığımı ya da ne yaptığımı anlatamayacak kadar boşluktaydım.
Ağzımda metalik bir tat vardı sanki. Parmaklarımı dudaklarımın iç kısmında gezdirip baktığımda kan olduğunu gördüm. Yanan avuç içlerime baktım sonra. Tırnaklarımın açtığı minik kesiklerin oluşturduğu derin çizgilere baktım.
***
Avuçlarıma doldurduğum soğuk su yüzüme çarpıp bileklerimden dirseklerime kadar ıslak bir yol çizdi. Aynı anda babam kapıyı tıklattı. "Hadi kızım geç kalacağız."
Suyu kapatıp yüzümü havluya gömerek boğuk bir sesle "Geliyorum." dedim.
Bugün yalanımın ortaya çıkacağı, babamı hayal kırıklığına uğratacağım büyük gündü. Staj süremiz iki gün önce bitmişti. Bugün staj puanlarımızın açıklanacağı gündü. Ve ben babama hala stajı yarım bıraktığımı açıklamamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAŞKA
General FictionBAŞKA... Her şey o cümleyle başladı. Bu cümle, öylesine güçlü bir cümleydi ki daha bir çift göz onu gördüğü anda başlamıştı pek çok şeyi değiştirmeye. Karar verildi ve yeniden yazılmaya başlandı hayat defterine satırlar. Hayal bile edemeyecek...