Bölüm 40

168 9 0
                                    


KUYTU - ADA

Nefesi nefesime karışırken gözlerimi kısa bir an kapatıp açtım. Başparmağımı hafifçe dudaklarında gezdirdim. "Merak etme ben seni öpmeyeceğim. Sevgilisi olan bir adamı öpmem. Sarhoş olsam da öpmem." Başımı yatağın başlığına yaslayarak parmaklarımı saçlarımın arasından geçirdim. "Çünkü ben bu filmi daha önce gördüm. İnsan, aklı yerine gelince sarhoşken yaptığı saçmalıkların hayal olmasını diliyor."

Demir geri çekilip herhangi bir şey söylemeden sessizce ayakkabılarımı çıkardı. Gözlerimi silerek etrafıma bakındım. "Bir dakika bir dakika, biz neden senin evine geldik? Peri'nin evine gidecektik." dedim kalkmaya çalışarak. Peri'nin evine gideceğimizi daha yeni hatırlamıştım. "Neden beni buraya getirdin?"

Omuzlarımdan tutarak kalkmamı engelledi. "Sorun değil. Bora'ya burada olduğunu haber veririm. Sen dinlen biraz."

Ellerini itekledim. "Hayır ya, senin evinde kalmak istemiyorum."

"Ada..."

Elini bir kere daha itekleyip tökezleyerek ayağa kalktım. "Dokunma."

Başım feci şekilde dönerken elimi alnıma koyarak etrafıma bakındım. Odanın kapısını bulamıyordum. "Kapı nerede?"

"Çok sarhoşsun. İnat etme de uzan şuraya." dedi kolumdan yakalayarak. "Hadi."

"Gitmek istiyorum, bırak. Midem de bulanıyor zaten."

"Tamam gel önce bir yüzünü yıkayalım, kendine gel. Ondan sonra konuşalım."

Kolumdan ve belimden tutarak beni odasındaki banyoya soktu. "Sen çık kusacağım." dedim klozetin önüne eğilerek ama çıkmak yerine saçlarımı ensemde toplamaya başlayınca kıpırdandım. "Senin yanında kusmak istemiyorum. Beni yalnız bırak."

"Saçmalama, ayakta zor duruyorsun."

Öğürdüm. Ona yeterince rezil olmuştum ve bir de önünde kusarak daha fazla rezil olmak istemiyordum. "Çık!"

"Çıkmıyorum."

Kollarımı kendime dolayarak bir kere daha öğürdüm. Saçlarımı ensemde toplamış, bir kolunu belime dolamış ısrarla yanımda durmaya devam ediyordu. Birkaç kez daha öğürdüm ama ne kadar öğürürsen öğüreyim kusamıyordum. Sinirlerim bozulmuştu. Ağlayarak dizlerimin üzerine çökünce o da hemen benimle birlikte yere çöktü. "Ne oldu? Canın mı yanıyor?"

"Hayır, kusamadığım için sinirlendim!"

Gülümsediğini gördüğümü düşündüm ama emin olamadım. Çünkü gözyaşlarım yüzünden bulanık olan görüşüm daha da bulanık olmuştu. Elimden tutarak beni yavaşça lavabonun önüne yürüttü. Su sesini duyduğumda refleksle geriye doğru sıçradım. Birkaç saniye sonra da buz gibi su yüzüme değişmişti.

Demir yakınmalarını dinlemeyip yüzümü, boynumu, kollarımı, hatta saçlarımı bile ıslattı. Rimelim akmıştı. Gözlerimden yanaklarıma kadar siyah şeritler halinde iniyordu. Saçlarımın ıslak olan ön kısımları yüzüme yapışmıştı. Berbat görünüyordum.

Suyu kapattığında hala aynadaki görüntüme bakıyordum. "Berbat görünüyorum." diye mırıldandım.

"Berbat falan görünmüyorsun."

"Halime baksana."

Bir havlu alıp ıslattıktan sonra çenemden tutarak yumuşak hareketlerle yavaş yavaş yüzümü silmeye başladı. "Üzülmene gerek yok, çıktı bile."

Beni yeniden aynaya döndürdüğünde yüzümdeki rimel kalıntıları çıkmıştı. Sadece kızaran gözlerimin altında biraz siyahlık vardı o kadar. Gözlerim bir kere daha dolarken aynadaki yansımasıyla göz göze geldim. "Gitmeme izin vermeyeceksin değil mi?"

BAŞKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin