Bölüm 38

186 10 0
                                    


Dudaklarımı birbirine bastırıp gözlerimi kapatarak saymaya başladım. Bir... sakin ol Ada, iki... sakinleş, o daha bir ergen ve sadece kıskançlığından yaptı bunu.

"Dokuz bin beş yüz yirmi beş çarpı dört bin beş yüz seksen altı?"

Derin bir nefes aldım. "Kırk üç milyon altı yüz seksen bir bin altı yüz elli."

"Yüz doksan iki bin dokuz yüz seksen altı çarpı altı yüz seksen beş?"

Bir nefes daha aldım. "Yüz otuz iki milyon yüz doksan beş bin dört yüz on."

Belimdeki ellerinden biri yavaşça boynuma doğru, oradan da yanağıma doğru çıktı. Başparmağı tıpkı Hilal'in dolabında sıkışıp kaldığımız zamandaki gibi sakinleştirircesine yanağımda geziniyordu. Kulağıma doğru eğildi. "Sakinleştin mi?"

Gözlerimi kapatıp açarak kuruyan dudaklarımı ıslattım. "Ne yaptığını sanıyorsun?"

"Sakinleşmene yardımcı oluyorum."

Her şeyi de biliyordu! Yüzüne baktım bu defa. "Senden böyle bir şey isteyen oldu mu?"

"İstemene gerek yok. Ben her zaman senin ne istediğini bilirim." dedi ciddiyetle.

Bundan nasıl bir anlam çıkarmam gerekiyordu şimdi? Demir beni çok yoruyordu. Aylarımı onun ne yapmak istediği, ne söylemek istediğine kafa yorarak geçirmiştim ve artık bunun için gücüm yoktu. Zaten gerek de yoktu.

Elinin hala yanağımda durduğunu fark edince kaşlarım çatıldı. Yanağımdaki eline baktıktan sonra gözlerimi gözlerine diktim. "Eğer Sibel'in yerinde olsaydım bu hareketi yaptığın için seni mahvederdim."

"Neyi? Anlamadım?"

Ellerini yüzümden ve belimden çektim. "Gereksiz yakınlık kuruyorsun. Kurma! Yaptığın şey hoş değil."

Onu yüzündeki şaşkın ifadeyle arkamda bırakıp öfkeli ama bunu belli etmeyecek kadar da zarif adımlarla masamıza doğru yürümeye başladım. Bana ne düşünerek öyle dokunmuştu bilmiyorum ama yaptığı hareket beni çok öfkelendirmişti. Onun sevgilisi vardı. Sevgilisi olan bir adam başka bir kıza bu kadar yakınlık göstermezdi. Başkasına aşıkken beni öpmesi de yanlıştı, başkasıyla sevgiliyken benimle yakınlaşması da. Demir'e aşık olabilirdim, Sibel'den hoşlanmıyor olabilirdim ama ben bu tarz bir insan değildim. Harika, yine günümü berbat etmeyi başarmıştı!

Yıldız Hanım'ın insanlara çarparak sağa sola doğru koşuşturduğunu görünce kaşlarımı çatarak onun yanına gittim. "Yıldız Hanım iyi misiniz?"

Bembeyaz olan yüzüyle ellerime yapıştı bir anda. "Tuğba'nın sancıları başladı. Hastaneye gitmemiz lazım. Kaan nerede?"

"Beril'le dans ediyordu. Ortalarda bir yerlerde." dedim ben de panikle etrafıma bakınarak.

"Ne oluyor teyze?"

Yıldız Hanım bu defa Demir'in eline sarıldı. "Tuğba'nın sancıları başladı."

Demir, "Tamam siz Tuğba'yı yalnız bırakmayın ben Kaan'ı bulurum." deyip insanların arasında gözden kaybolunca ben de Yıldız Hanım'ın koluna girdim ve beraber hızlı adımlarla Tuğba Hanım'ın yanına gittik.

Tuğba Hanım, eli belinde derin derin nefesler alıyordu. "Kaan nerede anne?" diye sordu Yıldız Hanım'ın aksine sakin bir tavırla.

"Geliyor hayatım, geliyor."

Yıldız Hanım panikle kızının yanına oturdu. "Çok mu kötüsün? Ambulans mı çağırsak?" Bana döndü. "Ada ambulansı arar mısın?"

"Tabi." Çantamdan telefonumu çıkarmıştım ki Tuğba Hanım'ın nefes nefese çıkan sesi beni durdurdu.

BAŞKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin