Melis ve Bora'yla birlikte çimlerin üzerine yayılmış güneşin tadını çıkarıyorduk. Mayıs ayının ilk günlerindeydik ve hava bugün hafif rüzgarlı da olsa çok güzeldi.
Güneş gözlüklerimi geriye doğru itekleyip kollarımın üzerinde doğruldum. Birden karnıma çok fena bir ağrı girince acıyla nefes alıp kendimi yeniden çimlerin üzerine bıraktım.
Bora başı Melis'in kucağında tek gözünü açıp bana bakarken Melis hemen doğrulmuş, üzerime doğru eğilmişti. "Ada ne oldu? İyi misin?" Elini karnımın üzerine koydu. "Buran mı acıyor?" dedi endişe dolu bir sesle.
"İyiyim. Ani hareket yaptığım için böyle oldu sanırım." Gülümsedim. "Bazen ablam gibi davrandığını hissediyorum."
O da hafifçe gülümsedi. "Bu seni rahatsız mı ediyor?"
Başımı iki yana salladım yattığım yerden. "Aslında hoşuma gidiyor. Eğer bir ablam olsaydı tıpkı senin gibi olurdu her halde." Sırıtarak, bu defa yavaş hareketlerle ayağa kalktım. "Dondurma isteyen var mı?"
"Bu kızı bu yüzen seviyorum işte. Aklımdan geçenleri okuyor resmen." diye mırıldandı Bora tembel tembel.
Ayağına vurdum ayağımla. "Sen hiç kendini yorma zaten."
Melis parmaklarını Bora'nın saçlarını arasından geçirirken Bora daha da mayışmıştı. "Belki bizi yanız bırakmak istersin diye düşünmüştüm."
Melis'in "Bora!" derken yanakları kızarmıştı.
Sırıttım. "Senin niyetin başka."
"Ada!" dedi bu defa Melis ama onunla aynı anda birisi daha adımı söylemişti. Kaşlarımı çatıp arkama döndüğümde Demir'i gördüm. Bize doğru geliyordu.
"Senin burada ne işin var?"
"Demir mi o?" Bora da doğrulup Melis'in yanına oturdu.
Demir yanımıza ulaşıp Melis ve Bora'yla selamlaştı. Melis'le zaten eskiden beri tanıştıkları için iyi anlaşıyorlardı. Anıl'ın doğum gününde sonra yaptıkları işbirliği sayesinde Bora'yla da iyi anlaşıyordu Demir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAŞKA
Genel KurguBAŞKA... Her şey o cümleyle başladı. Bu cümle, öylesine güçlü bir cümleydi ki daha bir çift göz onu gördüğü anda başlamıştı pek çok şeyi değiştirmeye. Karar verildi ve yeniden yazılmaya başlandı hayat defterine satırlar. Hayal bile edemeyecek...