Bahçenin ön tarafına dolanıp demir kapıdan çıktığımızda Ender Hanım ve Demir'in amca dediği orta yaşlardaki adam da peşimizdeydi. "Demir, babaanneni biliyorsun. Biraz alttan almaya çalış."
Demir binmem için arabanın kapısını açtı. "Ailemdeki herkesin Ada'yı hırpalamasından bıktım. Ben küçük düşürülsün diye getirmedim onu buraya. Hiçbirine katlanmak zorunda değil."
Ender Hanım üzgün bir ifadeyle elimi tuttu. "Böyle olacağını düşünemedim. Özür dilerim."
"Önemli değil. Üzmeyin kendinizi."
"Önemli değil deyip durma Ada. Önemli!" diye bağırdı Demir bir kere daha. "Bin artık arabaya. Gidiyoruz."
Demir'in kuzenlerinden biri olduğunu tahmin ettiğim genç bir adam bahçeden çıkıp hızlı adımlarla yanımıza geldi. "Yapma Demir. Babaannemi boş ver. Bak bu benim düğünüm. Yanımda olmanı istiyorum."
"Buğra evleneceğin kızın ismi Betül'dü değil mi?" Buğra başını salladı. "Eğer Ada'nın yerinde Betül olsa sen ne hissederdin? Babaannemin herkesin önünde Betül'ü küçük düşürmesine izin verir miydin?"
Buğra'nın bakışları bana kaydıktan sonra çenesine dikleştirerek Demir'e döndü. "Vermezdim."
"Evet. Ben de vermiyorum işte." Yeniden bana döndü. Gece karası gözlerinden öfke akıyordu. "Hadi Ada."
Bileğinden tuttum. "Eğer gidersek herkes çok üzülecek."
"Umurumda değil. Bin arabaya." dedi kararlı bir sesle.
Ender Hanım'a, Buğra'ya ve Demir'in amcasına baktım. "Özür dilerim."
Ender Hanım boynuma sarıldı. "Sen özür dilenmesi gerecek bir şey yapmadın canım."
Buğra da hafifçe omzuma dokundu. "Seni daha yakından tanımak isterdim. Olanlar için üzgünüm."
Demir'in amcası da yumuşak bir ifadeyle başını salladıktan sonra arabaya bindim. Demir amcasının elini öptü. "Kusura bakma amca." Sonra da Buğra'ya sarıldı. "Umarım çok mutlu olursun." Son olarak da üzgün gözlerle bakan annesine sarıldı.
Onlar içeri girince Demir de arabaya bindi. "Özür dilerim Ada. Ailem adına defalarca özür dilerim."
Bir şey söylemedim. Böyle bir şeyin yaşanabileceğini tahmin etmeliydim. Sonuçta Afife Hanım Birol Bey'in annesiydi. Elbette kendi oğlunu savunacaktı. Demir'in Birol Bey yerine beni tercih etmesi onun da hoşuna gitmemişti belli ki. Baba ile oğlunun arasına girdiğimi düşünüyor olmalıydı. Keşke hiç gelmeseydim. Ama Demir ben onunla gitmezsem gitmeyeceğini söylemişti. Belki de Afife Hanım Ender Hanım'dan bu durumu öğrendiği için zorunluluktan davet etmişti beni.
Demir çenemden tutup başımı kendine çevirip başparmağını şefkatle dudaklarımın üzerinde gezdirdi. "Önümüzde birlikte geçireceğimiz beş günümüz var. Nereye gidelim istersin?"
"Benim istediğim mi olacak?"
Gülümsedi. "Sen ne istersen?"
"Söz mü?"
"Söz."
"Burada kalalım o zaman."
Elini çenemden çekip geri çekildi. "Burası dışında herhangi bir yer."
Bu sefer ben onun çenesinden tutup başını kendime çevirdim. "Ne yani? Kaçacak mıyız öylece?"
Saçlarımı kulaklarımın arkasına attı. "Kaçmak değil bu."
"Kaçmak." Ellerimi saçlarında gezdirdim. "Şu ana kadar her şey çok güzel gidiyor olabilir. Ama hayatımız boyunca her günümüz günlük güneşlik olacak değil ya. İlişkimizde olsun, başka şeylerde olsun illa sorunlar olacak hayatımızda. Hemen pes mi edeceğiz? Savaşmayacak mıyız?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAŞKA
Ficção GeralBAŞKA... Her şey o cümleyle başladı. Bu cümle, öylesine güçlü bir cümleydi ki daha bir çift göz onu gördüğü anda başlamıştı pek çok şeyi değiştirmeye. Karar verildi ve yeniden yazılmaya başlandı hayat defterine satırlar. Hayal bile edemeyecek...