Bölüm 64

97 7 2
                                    


Uzun bir aradan sonra yeniden...

1 YIL SONRA

"Biraz da Demir'den bahsedelim."

Bakışlarımı deri bilekliğimden çekip karşımdaki iri ela gözlü ve ne konuşursak konuşalım beni her zaman yüzünde ufak bir gülümsemeyle dinleyen psikoloğuma diktim. "Anlamadım."

Ayça Hanım ifadesini bozmadan arkasına yaslandı. "Demir diyorum. Eski sevgilin."

Sakin bir şekilde bitmesini umduğum terapim içimde bir öfke balonunun şişmesine neden olurken dudaklarımı ısırarak arkama yaslandım. "Kim olduğunu biliyorum. Siz de onun hakkında konuşmak istemediğimi biliyorsunuz."

Gözlerime bakarak konuşmaya devam etti. "Ama ilerleme kaydedemiyoruz. Sorunumuzun asıl kaynağı o ve..."

"Benim sorunum!" diye yüksek sesle araya girdim. "Sorunumuz değil, sorunum. Hem sorunumun asıl kaynağı, yani buraya gelip bu işkenceye katlanmamın sebebi o değil, kayıplarım."

"Buraya gelmeyi işkence olarak mı görüyorsun?" dedi tek kaşını kaldırıp parmak uçlarını birleştirerek.

Olumlu anlamda başımı salladım. "Severek geldiğimi falan mı düşündünüz? Teyzem ihtiyacım olduğunu düşünüyor ama..."

"Ama sen ihtiyacın olmadığını düşünüyorsun."

İkide bir önüme düşen saçlarımı sertçe kulaklarımın arkasına sıkıştırdım. Bıkmıştım artık bu saçlardan. Bir an önce kestirip kurtulmak istiyordum. "Evet, ihtiyacım yok artık. Kayıplarımı kabullendim. Sizin de deyiminizle onlarla vedalaştım. Yasımı tuttum. Hatta yeni hayata bile başladım. Toparlandım."

"Okulunu bıraktın, bir kafede part –time olarak çalışmaya başladın. Çalışmadığın gecelerde de barda sabahlıyorsun. Bence bu toparlanmak falan değil, dağılmak."

Öfkem içimde gittikçe şişerken yumruklarımı sıktım. "Sizin kurallarınız yok muydu ya? Koşulsuz kabul, saygı falan filan. Şu an beni yargılıyorsunuz ve bu hiç etik değil."

Benim öfkeme karşın onda en ufak bir öfke belirtisi yoktu. Yüzünde hala o lanet gülümsemesiyle suratıma bakarken yüzünü yumruklamamak için kendimi zor tutuyordum. "Ben seni yargılamıyorum Ada. Sadece olanı söylüyorum. Seni önemsiyorum. Gerçekten önemsiyorum ve iyi olmanı istiyorum. Hepimizin tek istediği bu. Benim, teyzenin, Kerem'in."

Güldüm. Alaycı bir gülüştü bu gülüş. "Bir dakika bir dakika, sizin tek derdiniz Kerem değil mi? Kardeşinizle aramızdaki ilişkiden hoşlanmıyorsunuz. Onun benim gibi bir kızla olmasını istemiyorsunuz."

Başını iki yana salladı. "Ada şu an gerçekten konuyu bambaşka bir yere çekiyorsun."

"İstemiyorsunuz değil mi? Kardeşinizin bana karşı olan hislerinden rahatsızlık duyuyorsunuz."

Derin bir nefes aldı. "Kerem çocuk değil." dedi yumuşak bir sesle. "Yirmi üç yaşında genç bir adam. Tercihlerine saygı duyuyorum. Benim derdim aranızdaki ilişki değil. Benim derdim gerçekten sensin." Öne doğru eğildi. "Bak, aylardır terapi yapıyoruz. Ama dürüst olmam gerekirse doğru dürüst ilerleme kaydedemedik. Çünkü her gece devam eden kabuslarının sebebi kayıpların değil, Demir."

Cevap vermedim. Bu kadını her ne kadar sevmesem de böyle de bir yeteneği vardı işte. En hararetli tartışmalarımızın ortasında bile bir anda o yumuşak sesiyle konuşmaya başlar, hiç niyetim olmasa da sakinleştirirdi beni.

"Hala çığlıklar atarak uyanıyorsun geceleri değil mi?"

Yine cevap vermedim.

"Çığlık atmama neden olan şey korku değil, göğsümde hissettiğim boşluk demiştin, değil mi?"

BAŞKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin