(Multide Beren ve Eymen var...😜)
Görkem'den...
Sabah uyandığımda kahvaltı hazırdı. Annem odama gelip beni ve Cemre'yi uyandırdı. "Kardeşini de uyandır, sofraya gelin hadi." deyip çıktı odadan. Ozan'ı gıdıklayarak uyandırdım. Başta huysuzlandı ama sonra kahkahalarla yatağından kalktı. Önce Ozan'ın üstünü değiştirdim. Daha sonra Ozan annemlerin yanına gidince biz de Cemre'yle formalarımızı giyip mutfağa geçtik. Babam bizi okula bırakabileceğini söyledi. Güne ne kadar da güzel başladım siz düşünün artık. Kahvaltımızı yapıp evden çıktık. Annem ve teyzemin şirketi eve yakın olduğu için annem yürüyerek gidiyordu. Biz evden çıkmadan Serpil teyze gelip nöbeti devraldı. Ceyda ve ben, evden çıkıp babamın arabasına bindik. Babam konuşmaya başladı. "Okul nasıl? Alışabildiniz mi?" dedi gözünü yoldan ayırmadan. Ben de ona cevap verdim. "Güzel. Zaten Cemre de var. Yabancılık çekmiyorum." Babam gülümsedi. "Okul grubuna girmişsin." dedi gururlanarak. "Evet, biraz ani oldu. Bir yarışmaya katılacağız. Ama korkuyorum. Başarabilir miyim sence?" dedim. o sırada okula geldik. Babam arabayı durdurdu. Yüzümü avuçlarının içine aldı. "Tabi ki başarabilirsin. Sen beş yaşından beri hep sahnedesin zaten. Hayali seyircilerin seni ne kadar seviyor, bilmiyor musun?" dedi gülerek. Ben de gözlerimi devirip güldüm. "Baba yaa! Dalga geçme." dedim. Babam koltuğuna yaslandı. "Hadi geç kalacaksın. Akşam sahnede görüşürüz." Dedi. Hala benimle dalga geçiyordu. Güldüm. Yanaklarından öpüp indim arabadan. Cemre ile birlikte sınıfa geçtik. Ateş gelmişti. Kulağında kulaklık vardı. ayaklarını sıraya uzatmıştı. Telefonuna konsantre olmuştu. Geldiğimi fark etmedi. Ben de bacaklarını tutup, yere indirdim ve sırama oturdum. Kafasını kaldırıp bana baktı. "Annemle konuştuım. İzin verdi." deyince bana alaycı bir tavırla güldü. "17 yaşındasın. Bir yere gitmek için izin alman gereksiz değil mi?" dedi. O gülerken, ben gayet ciddi bir tavırla, "Değil." dedim. Gülmeye devam etti. "Gece 12'den sonra dışarı da çıkamıyorsundur sen." deyince bu kez de ben gülmeye başladım. Gülmeyi bir anda kesip ciddi halime geri döndüm. "10" dedim. Ne dediğimi anlamamıştı. Yüzüme garip garip baktı. "Ne 10?" diye sordu. Yüzüne bakmadan, "En geç 10'da evdeyim." dedim. Bu kez iyice şaşırdı. "Yok artık! Senin özel hayatın yok mu?" deyince, çok saçma bir şey söylemiş gibi baktım ona. "Tabi ki var. Bazen Cemre'yle konsere gidiyoruz, sinemaya gidiyoruz, annemin iş yerinde ona yardım ediyorum, ha bir de şey, Ozan'ı akşamları parka çıkarıyoruz. O oynarken biz de çiğdem, dedikodu falan." Yüzüme garip bir gülümsemeyle bakarken, "Ozan kim?" dedi. Ben de gülümsedim. "Kardeşim. Üç yaşında. İşte sürpriz bebek." dedim. Bir süre sustuk. Sonra yeniden söze girdi. Yarın için saat 15.00 uygun mu senin için?" diye sorunca olumlu anlamda başımı salladım ve , "Uygun." dedim. Yeniden gülmeye başladı. "Merak etme. Akşam 10.00'dan önce evde olursun." dedi. Benimle dalga geçiyordu. Bozuldum biraz. Yapmacık bir şekilde güldüm. "Ha ha ha." dedikten sonra normal insancıl halime geri döndüm. "Bir şey söylemem lazım." Beni dinlediğini işaret ederek başını salladı. Konuşmaya başladım. Biraz çekiniyordum ama yapacak bir şey de yoktu. "Yarın Ozan'ı da getirmek zorundayım. Çünkü komşumuz oğlunu görmeye gidecek. Annem de son dakika sürprizi yaparak cumartesi günü izinli olmadığını söyledi. Ve kardeşimi evde bırakamam." dedim. çok hızlı söylemiştim bunları ve bu yüzden uzun bir soluk aldım. Ben bu kadar gerginken o gayet sakince dinliyordu beni. "Nefes almayı unutuyorsun bazen." dedi. Haklıydı ama elimde değildi. Heyecanlandığımda, gerildiğimde hızlı konuşuyordum. Gayet cool bir tavırla söze girdi yeniden. "Sorun değil. Getirebilirsin. Yarın sizi evden alırım." deyip telefonunu bana uzattı. Ne yaptığını sorgulayan gözlerle ona bakarken, "Numaranı yaz ki geldiğimde sana haber verebileyim. Bana akşam evinin adresini mesaj at." dedi. Olunlu anlamda başımı salladım. Telefonu alıp numaramı yazdım ve ona geri uzattım. O sırada Beren girdi sınıfa. Öfkeli gözlerini üzerime dikip bana doğru yürümeye başladı. O sırada Ateş olduğu yerde ayağa kalkınca yolunu değiştirdi ve en arkadaki sıraya geçti. Zaten tek boş yer orasıydı. Beren yerine geçince Ateş yeniden oturdu. Çok geçmeden hoca sınıfa girdi. İlk ders edebiyattı. En sevdiğim derstir edebiyat. Bence edebiyat hayatın yansıması, aynası gibidir. Görmek için bakmak gerekir. Bazen yaşamak gerekir. Bazen gerçek olmayacağını bildiğin hayaller kurmak demektir. Yine şaire bağladım sanırım. Neyse konumuza dönelim. Hoca bir şiirle başladı derse.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALEV ALEV
Teen FictionGÖRKEM'DEN... Ben aşka inanmayanlardandım. Belki azınlık gruptaydım. Belki beni aşka inandıracak biri çıkmadı karşıma. Belki bu yüzden o güne kadar hiç sevgilim olmadı. İhtiyaç da duymuyordum zaten. Onunla tanışana kadar... Onu böyle delicesine seve...